Bölüm 19: Masum Ölü

1.1K 79 4
                                    

 -"Beni dinle! Kendinde değilsin şu an, sadece sesime odaklan. Bırak içinden çıkmana izin vereyim!" 

Tung görünürde boş ama içi şehvet dolu gözlerle kıza bakıyordu. Kan, adamın tüm duygularını uyandırmıştı, sanki en mutlu olduğu an buydu. Lea yutkundu. Ne çeşit bir tehlike altında olduğunu az çok tahmin ediyordu. 

Anlaşılıyordu ki adamın kendisi için hissettikleri, o an orada bulunan herkese karşı gelişen basit bir öldürme açlığı gibi değildi. Kendisi gerçekten Tung'un hedefindeydi ve onu ciddi bir sorun olarak algılıyor olsa gerekti. Yine ortak tılsımlarıyla ilgili olacağını düşündü genç kız. Askerleri dışarı yollamanın ne kadar akıllıca olduğunu tekrar gözden geçirdi, ama artık yapabileceği bir şey kalmamıştı.

-"Pyro! İyi misin? Sesimi duyuyor musun?"

Ritas'ın haykırışı, Tung' un dikkatini kendisine yöneltti. Elindeki kılıcı yeniden sıkmakta olduğu fark ediliyordu. Tüm bu olanlara rağmen işin tuhafı yaralı olanlardan hiç birini öldürmemişti Tyruslu, ilk başta ikiye böldüğü Cylex dışında sanki bir şey ispat etmek istiyor gibiydi. Dişlerinin arasından, Ritas'ın tüylerini diken diken edecek bir ses tonuyla konuştu:

-"Kapa çeneni! Yoksa ağzını, lanet suratından söker eline veririm!"

Adamın yüzündeki dehşet, kolaylıkla okunabiliyordu. Yardım umarcasına etrafına baktı. Tardus, kırık eli tuhaf ve biraz da mide bulandırıcı bir açıyla yanına kıvrılmış, diğer eliyle de yüzüne bastırarak kanını yavaşlatmaya çalışarak yerde yatıyordu. 

Pyro'nun durumu daha kötü görünüyordu, kendi kanı içinde yerde yatıyordu ve sadece aldığı nefeslerle şişip geri inen vücuduna bakarak hayatta olduğu anlaşılabiliyordu. Diğer yaralı arkadaşını dışarı çıkartmayı akıl etmişlerdi, en azından bir şansı olacaktı onun. Brox da yavaş yavaş hareketlenmeye başlamıştı, kendine geliyor olmalıydı.

Tung'a bakamıyordu Ritas, ama zaten onun da kendisiyle pek ilgilendiği yoktu. Bu sefer kızı gözüne kestirmiş olmalıydı. Ona doğru dönmüş:

-"Seni dinliyorum. İşte odaklandım, hadi çıkar bakalım içimden, ne çıkaracaksan!" dedi.

Lea bir kez daha ve bayağı seslice yutkundu:

-"Bana bak Tung. Gözlerimin içine bak. Rahatlamaya çalış. Seni tamamen ele geçirmiş ama bu, senin onunla savaşmayı denememen yüzünden!"

-"Hah!" diye bir kahkaha ile karşıladı kızın sözlerini."Ben zaten kendimdeyim aptal kadın. Ben buyum!"

-"Hayır değilsin" diye yanıtladı onu genç kız. Devam etti:

-"Seni tanıyorum. Sen bu değilsin, bu büyüyle ilgili."

Tung kendisine doğru bir adım attı. Yüzünde merak vardı:

-"Ne büyüsüymüş bu?"

O an, inanılmaz bir şey oldu. Lea sert bir titreme geçirdi, gözleri beyaza çalar uçuk bir mavi halini aldı. Sanki bir kuklaymış gibi elleri iki yanına cansızca düştü. Cansız, o an için kızın durumunu en iyi açıklayan şeydi. Gözlerindeki beyazlık, iki girdap gibi simsiyah bir hal alana kadar için için aktı, sanki kızın içine doğru akan bir nehir gibiydi. 

Tung, hayretle kızın değişimini inceliyordu, kılıcının kabzasına biraz daha sıkı yapıştı. Lea konuşmaya başladı, ama konuşan o değildi. Onun sesi bile değildi, onun ağzı hareket ediyordu ama sanki birisi bir ölüyü konuşturur gibiydi. Kalın bir ses, kızın yüzünün güzelliğine yakışmayacak bir tonda konuşmaya başladı:

-"Ne büyüsü olduğunun önemi yok. Sadece bana bak ve odaklan. Gözlerimin içinde bulacaksın cevabını..."

Tung, gülümsemeye başladı. Kaşı yine seğiriyordu ve fazla bile konuştuğunu fark etti. Çoktan öldürmüş olmalıydı bu tuhaf kadını. Daha o gece öldürmeye çalışmıştı zaten, ama ne olduğunu hatırlayamadığı bir şey yüzünden şimdi buradaydı ve kadının zırvalıklarını dinliyordu.

Lanet & ArmağanWhere stories live. Discover now