on beş

28.1K 2.5K 3.2K
                                    

"Aslında TYT matematiği ben bitirdim sayılır, o yüzden tekrar konusunda anlatıcı ben olabilirim istersen?" dedim yarısı dolmuş tabloya bakarken.

Kafasını salladı ve gözlüklerini düzeltti. Tekrardan takmıştı o siyah camları gözüne, böyle daha rahatım demişti. Acaba ona çok güzelsin dediğim için rahatsız mı olmuştu? Yani ben olsam ben de rahatsız olurdum tabii. Ama hayır yo yoo, o dese rahatsız olmazdım baştan beri arkadaşlık kurmak istemediğim biri gelip dese olurdum. Düşününce benimle hiç arkadaş olmak istememişti ve ben de sürekli bunu zorlayıp durmuştum. Çatıya çıkmış, yanına oturmuş hatta onunla konuşmuştum bile... Onu rahatsız ediyor olmalıydım.

Ama o gün çok güzel uyumuştu kollarımda... Çatıda çok güzel bakmış, az önce çok güzel gülmüştü...

"Hey, bir sorun mu var?"

"Ha? Ne?" İrkilerek döndüm ona

"Ara verelim istersen." dedi sandalyesini hafifçe geri çekerek.

Önce ben hızlıca bu günün konularını tekrar etmek istediğim için biraz ders çalışmıştık, dediğim şeyden sonraki tuhaf ortam da biraz olsun yok olmuştu böylece. Daha sonra ise yapacağımız çalışma düzenini oluşturmaya başlamıştık.

"Olur, tamam." dedim ben de elimdeki kalemi yavaşça bırakarak.

"Çay veya kahve?" dedi ellerini çıtlatırken. Her parmağından tek tek çıkıyordu sesler. Beyaz teninde belirgin mavi damarları vardı, parmakları uzun inceydi. Tırnakları uzun değil ve siyaha boyalıydı. Yüzüklerinden bahsetmiyorum bile, parmaklarına çok yakışıyorlardı.

"Zahmet etme ya," dedim gözlerimi sonunda ellerinden çekebildiğimde.

Kafasını iki yana salladı ve ayaklandı. "Sen istemesen bile kendime yapacağım, zahmet olmaz yani."

"Tamam, peki o zaman." Hafifçe gülümsedim. "kahve alırım." diye ekledim.

Hafifçe gülümsedi ve kafasını salladı. "Filtre kahve içersin değil mi?"

"Ihmm, sütlü olursa aslında..." Sütsüz kahve gerçekten içemiyordum, fazla acıydı.

"Pekâlâ, süt katarım." dedi ve seri hareketlerle çıktı odadan.

O çoktan gitse de kafamı salladım ve bir nefes verdim. Tüm bu içimdeki yoğunluk da neydi böyle? Sanki kırk metre yolu durmaksızın koşmuşum da sonra bir bankta oturup dinlenirken yaşayacağım o yorgunluk gibiydi üzerimdeki bu ağırlık.

Çantamdan telefonumu çıkarıp ortaokul arkadaşım olan Tarık'tan gelen mesajı cevapladıktan sonra biraz instagramda gezinmiş ama sonra çok sıkılmıştım.

Aşağı gidip Dorian'a bakmaya karar vermem aniden olmuştu aslında. Odadan hızla çıkmama karşın merdivenleri yavaşça indim. Bu sırada duyduğum seslerle yavaşladı adımlarım.

"Son zamanlarda hiç müşteri bakmıyorsun, benim kazandığım yetmeyecek bu gidişle." Annesi Menekşe Hanım'ın sesiydi bu.

"Son senem olduğu için daha çok derslere odaklanmam gerekiyor, biliyorsun. Sen ise sadece içki içiyorsun ve babamın yanına gitmekten bahsediyorsun." Bu bıkkın ses Dorian'ındı. Dinlememem gerektiğini düşünüp kendimi belli etmek amacıyla elimi yavaşça merdivenin korkuluklarına çarptım ardından mutfağa yöneldim. İkisi de susmuştu ve kapıya bakıyorlardı.

Dorian'ı tezgaha yaslanmış bir hâlde bulurken annesi sandalyeye oturmuş elinde bir sigara tutuyordu. Bana hafifçe gülümseyip dalı yaktı ve ardından ayaklanıp ayrıldı mutfaktan.

"Getiriyordum ben, sıkıldın mı yoksa?" dedi Dorian çalışan kahve makinesine bakıp kontrol ederken.

"Yani, bir bakayım demiştim." Hafifçe güldüm. Annesiyle olan konuşma sandığımdan daha gergin olmalıydı ki canı sıkkın gibi gözüküyordu.

falcı | bxbWhere stories live. Discover now