otuz bir

25K 2.4K 2.6K
                                    

Dorian: Nerede olduğumu biliyorsun 08.09

-

Hızlı adımlarla sınıfa girip çantamı sıramıza koyarken Dorian'ın deri çantasını görmek yüzümde aptal bir sırıtışa neden olmuştu. Mesajını okuldan girdiğimde almıştım, daha da hızlanan adımlarımla sınıftan çıktım ve merdivenlere yöneldim. Basamakları ikişer üçer çıkarken şimdiden nefes nefese kalmıştım bile.

En üst kata geldiğimde önce kapıda durup biraz soluklandım.

Ne olacaktı şimdi?

Midemi kemiren bir heyecanla kapıyı araladığımda sırtı kapıya dönük, ellerini arkaya doğru uzatarak onlardan destek alır vaziyette gökyüzüne bakan bedenini görmem bir oldu. Havanın normale nazaran daha canlı, daha parlak olması ruh hâlime uygun hâle gelmişti.

İçim içime sığmıyordu.

Yanına adımlayıp tepesinde dikilmeye başladım. Gözünde gözlükleri, siyah yakalı tişörtünün üstünde yine siyah bir kot ceketi vardı. Kafasını hafifçe sağ çevirip yüzünde yamuk bir gülümsemeyle bana döndü. Dudaklarının aldığı kıvrım gülümsememe neden oldu.

"Vay canına Barış Bey, ışığınız gözlüğümden bile seçilebiliyor."

Muzip sesiyle konuşup daha sonra tek elini kendine çekip siyah camlarını yavaşça aşağı doğru indirdi. Utançla bakışlarımı kaçırdım ve yanına oturdum.

"Görüyorum ki siz de pek bir alaycısınız Dorian Bey." dedim ben de alayla çıkmasını umduğum ama sadece sıcak bir heyecan ve utançla çıkan sesimle.

Dediğimde ufak çaplı bir kahkaha attı ve arkaya doğru eğimli bedenini ellerini çekerek düz hâle getirdi.

"Bugün hava çok güzel." Ağzımdan çıkan cümleyle dilimi ısırdım. Hadi ama, cidden başka konu bulamadın mı Barış?

Dorian kafasını kaldırıp bir kez daha baktı gökyüzüne, gözlükleri hâlâ gözündeydi.

"Dün gece pek uyuyamadım." dedi daha sonra yorgun bir sesle.

Ben de, heyecandan.

Dün geceden sonra eve nasıl girdiğimi, nasıl uyuduğumu bilmiyordum. Aklım tamamen uçmuş, kalbim durmuştu. Sabah da Elif'i atlatmak için geç kalkmıştım çünkü o benden daha önce çıkıyordu. Ve Tarık'ın tüm mesajlarını görmezden gelmiş, onunla sonra konuşacağını söylemiştim.

Çünkü önce kendimin bu durumu sindirmesi gerekiyordu.

Dalgın bir gülümsemeyle yanımda oturan Dorian'a döndüğümde beni izleyen gülümseyen suratıyla karşılaştım. İkimiz de aynı anda kafamızı çevirdiğimizde başım öne eğik, güldüm hafifçe.

Sessizlik sürmeye devam ederken yerinde hafifçe kıpırdandığını gördüm göz ucuyla. Daha sonra bana yaklaşan bedenle gövdemi geri çektim şaşkınlıkla. Bedenini yana çevirmiş, başı aniden kucağıma yerleşivermişti.

Gözlerim kocaman olmuş, ellerim havada kalakalmış öylece duruyordum. Kafasını hafifçe oynatıp bacaklarıma iyice yerleştikten sonra gülümseyerek bana bakmaya başladı. Yatışıyla saçları geriye atılmış, alnı açığa çıkmıştı. Gözlükleri hâlâ gözündeydi, büyük bir gülümseme vardı yüzünde. Yanaklarının aldığı kıvrımda, pürüzsüz dudaklarında gezindi bakışlarım.

Ellerim yüzüne uzanıp yavaşça gözlüklerini hafifçe sıyırdım. Açığa çıkan gözlerini kırpıştırdı. Bunu her yapışında kalbim de yerinde kıpraşıyordu.

Tepemizdeki mavi gökyüzünden bir farkı olmayan sağ gözünü, ve gözünün altındaki minik benini, yeşilin en güzel tonuna bürünmüş sol gözünü, dik kirpiklerini... Hepsini ilk kez görüyormuş gibi inceliyor ve ilk günü olduğu gibi tuhaf bir ritimle çarpıyordu kalbim.

falcı | bxbWhere stories live. Discover now