2

6K 440 85
                                    


     "Gerçekten senin omega olduğunun farkında olmadığımı mı düşünüyordun?"

     Ayaklarımın bağı çözülürken belki de beni güçlü elleriyle kollarımdan kavramıyor olsa çoktan yere yığılacaktım. Korkuyu iliklerime kadar yaşarken bir saniye sonra bana ne olacağını bile tahmin edemiyordum.

     "Biz alfaların aklını çok küçümsüyorsun. O askerleri birinin evine saklanarak atlatabileceğini düşünüyorsun ama şu an zekasını küçük gördüğün ben olmasaydım buradan ancak cesedin çıkacaktı."

     Gözleri beni aşağılarcasına üzerimde dolanıyordu. Ben ise zayıf durmamaya çalışsam da başarılı olamıyordum. Gözlerimin dolmaya başladığını hissettiğimde bakışlarımı ondan kaçırdım ve kafamı öne eğdim. Omega olduğumu bilmesine rağmen neden hala burada olduğumu defalarca kez kendime soruyordum ama mantıklı bir cevap bulamıyordum. Askerlerin beni götürmesine neden izin vermemişti?

     Sessizlik hüküm sürerken artık beni ayakta tutan şey sadece oydu. Kollarıyla beni duvara bastırıyor, bana nefes alacak mesafe bile bırakmıyordu. Sonunda gözyaşlarımın akmasına engel olduğumda yavaş haraketlerle başımı kaldırıp tekrar ona baktım.

     "Sen..." sesim bir fısıltı gibi çıkıyordu. "Sen kokumu alabiliyorsun." Sonunda konuşabildiğimde yüzündeki ifade değişirken kaşlarını çattı.

     "Elbette alıyorum, böylesine rahatsız edici bir kokuyu nasıl alamayabilirim ki?"

     Yüzünü ekşittiğinde az önce neden birbirimize yakınken nefesini tuttuğunu anladım. Kokum onu gerçekten rahatsız ediyor muydu? Omegaların kokusunun alfaları genellikle kendine çektiğini, etkisine aldığını  biliyordum ama kokumun onu rahatsız edecek türden olabileceğini asla beklemiyordum.

     Şu an ondan ne kadar korkuyor olsam da beni aşağılamaya devam etmesine izin veremezdim. Karşısında yeterince küçük ve savunmasız görünüyordum. Buna bir son verip beni neden teslim etmediğinin hesabını sormam gerekiyordu. Ayakta duracak halim bile yoktu. Başımın dönmeye başladığını hissedebiliyordum. Bugün mideme giren tek şeyin birkaç bastırıcı ilaç olması da durumumun ne kadar kötü olduğunu hissettiriyordu.

     "Aklını küçük görmüyorum... ama aklı olan biri beni çoktan askerlerin eline postalamıştı." Tüm vücudumu saran duyguların etkisiyle asla söylememem gereken şeyleri söylemeye başlıyordum. "Şimdiyse karşındaki bu kötü kokan omegayı neden askerlere teslim etmediğini söyleyeceksin."

     Yürek yemiş olduğumu düşünecek ki dediklerimin üzerine histerik bir kahkaha attı. Kendimde değildim. Bunları söylememeliydim. Düşünmeden konuşurken onun beni hükümete teslim etmesi için resmen zemin hazırlıyordum.

     "Ayrıca madem kokumdan o kadar rahatsız oluyorsun neden dibimde dikiliyorsun, uzak dur benden."

     Gözlerim kararır gibi olduğunda onun omzunda duran elimi ona daha da sardım. Ona neler söylediğimin farkına varırken benden hala uzaklaşmak adına bir harekette bulunmuyordu.

     "Peki seni bırakırsam ayakta durabilecek misin?" Alayla sorduğu sorunun cevabının hayır olduğuna adı kadar emin olduğunun farkındaydım. Onun karşısında güçsüz ve savunmasız olmam onu eğlendiriyordu, bunu görebiliyordum. Buna yıllardır maruz kalıyordum. Artık alışmıştım ama bunu az önce beni kurtaran kişinin yapması kafamı allak bullak ediyordu.

     "Benden ne istiyorsun?" dedim kısaca. Solgun ve savunmasız bakışlarımı bir kez daha ona sundum. "Onlara beni teslim etmemen için ne gibi bir sebebin olabilir bilmiyorum ama bunun için benden istediğin şey ne?"

     Yüzüme öylece bakmayı sürdürdü. Teslim olmuş bakışlarımla karşılaşmayı beklemiyormuşçasına gerildiğini hissedebiliyordum. Beni hala sarmakta olan kollarını üzerimden çekmesi için onu göğsünden ittirmeye çalıştım ama hareket bile etmedi. Bir omega olarak zaten doğuştan güçsüzdüm ama şu an hiç iyi hissetmiyordum ve ellerim titriyordu.

     Üzerimdeki güçlü eller gevşerken düşmemek için tutunacak bir yer aradım. Bakışlarımı ayaklarıma çevirirken siyah gözlerin hala üzerimde olduğunu biliyordum.

     "İyi görünmüyorsun. Önce dinlen, bunu sonra konuşuruz."

      Dedikleri tam da ihtiyacım olan şey olsa da aklımdaki susmak bilmeyen düşünceler bunu reddediyordu.

     "H-hayır! Bilmek istiyorum." Ani tepkime karşı hızla yakamı kavradı ve başımı ona bakacak şekilde kendisine çevirdi. Sinirle gözlerime bakarken bir alfanın çok kolay sinirlenebileceğini unutmuştum. Onlar liderdi. Sözleri dinlenmediğinde bambaşka birine dönüşebiliyorlardı ve kendimi her defasında ölümle burun buruna getirecek hareketler sergiliyordum.

     "Ne zamandan beri alfaların sözü geçmez oldu?" Gözlerinin rengi sanki daha çok koyulaşması mümkünmüşçesine daha da derinleşti. "Sana ne diyorsam onu yap!" Korku yeniden tüm bedenime nüfuz ettiğinde onun sinirlenmesiyle daha çok artan feromonlarının kokusunu hissettim. Benimkisi ona ne kadar rahatsız edici gelse de onun eşsiz kokusu beynimi bulandırıyordu.

     "T-tamam." Yavaşça yakamı bırakırken beni bir kez daha süzdüğünü farkettim.

     "Kaç yaşındasın sen?" Bir anda beklemediğim bir soru sorunca şaşkınca ona baktım. Yüz ifadesi yine sert ama sakindi. Kollarını göğsünde birleştirmiş cevap vermemi bekliyordu.

     "18. Yani b-birkaç ay sonra 18 olacağım." Vücudum zangır zangır titriyordu ve bu konuşmama engel oluyor, sürekli kekelememe yol açıyordu. Sabahtan beri hiçbir şey yememiştim ve askerlerden kaçmak için oradan oraya sürüklemiştim. Bedenim tüm bunlara dayanacak kapasitede değildi.

     "Daha bir yetiştin bile değilsin." Gözleri bir süre duvardaki saatte oyalandı ve tekrar bana döndü. "Geceyi burada geçireceğin için ailen endişelenir mi? Başıma sorun çıkarma ve onları ara." Cebinden çıkardığı telefonu bana doğru uzattığında hüzünle ona baktım. Yine benimle alay ettiğini sanmıştım ama yüzünde öyle bir ifade bulamamamla birlikte bakışlarımı yere indirdim. Gerçekten benim gibi birinin normal bir hayatı olduğunu düşünebiliyor muydu?

     Test sonucumu öğrendiğim ve ailemi son kez gördüğüm gün aklıma geldiğinde canımın yandığını hissettim. Elimle telefonu ittim ve ona bakmadan sorusunu yanıtladım. "Hayır, gerek yok."

     Yine öfkeyle üzerime atılmasıyla bir adım geriledim. Kolumu sıkıca kavrayıp beni sarsmaya başladı.

     "Beni reddetmemen gerektiğini anladığını sanıyordum! Hemen onları ara yoksa-"

     "Ailem beni terketti! Kimsem yok, anladın mı?" Akmasına izin verdiğim gözyaşlarım tüm günün acısını çıkarmak istercesine yanaklarımdan hızla süzülmeye başladı. Bu sefer onları durdurmayacaktım. Ama tanımadığım bu adamın karşısında zayıf görünmek istemiyordum. Sessizce ağlarken kafamı yere eğdim ve beni görmesini engelledim. Kolumdaki elini yavaşça üzerimden çekti. Hala yüzüne bakamıyorken sakinleşmeye çalıştım. "Kimseyi aramama gerek yok. Çünkü beni merak edecek kimsem yok."

     Başım hala yere eğikken üzerimdeki bakışlarını ve tepkisini göremiyor olmak iyiydi.

      İkimiz de sessizce ayakta dikilirken başımın dönmesini ne kadar umursamamak için uğraşsam da artık vücudum beynime ayakta durmaya direnmek zorunda olmadığımı anlatmaya çalışıyordu. Karşı koymayı denesem de vücudumun giderek ağırlaştığını hissediyordum ve yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

     Ellerim daha tutunacak bir yere bile ulaşamadan gözlerim yavaş yavaş kararırken göz kapaklarımın da kapanmasıyla kendimi güçlü kollara teslim ettim.

HIERARCHYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin