14

5.3K 406 265
                                    

Daewon

     Feromonlarının kokusunun sinmiş olduğu yatakta ne kadar süredir uzanıyordum bilmiyordum ama hava çoktan karardığına göre saat 6'yı geçmiş olmalıydı.

     Dakikalardır tek düşünebildiğim şey Yejun'du. Onunla gidip konuşmak istiyordum ama bu yaşıma kadar gelmeme rağmen bu işte berbattım. Ona nasıl yaklaşmam gerektiğini bile bilmiyordum.

     Ağır hareketlerle zor da olsa yattığım yerden doğruldum ve derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Mutfağa doğru ilerlerken evde can sıkıcı bir sessizlik vardı. Eskiden olsa bu sessizlik beni hiç rahatsız etmezdi ama o yanımda kalmaya başladığından beri karakterim de dahil her şeyimi değiştirmişti.

     Mutfağa girdiğimde her şey aynı yerinde duruyordu. Sabah birlikte yaptığımız kahvaltı hala sofradaydı.

     Yejun'u bulmak için odadan çıktığımda ayakkabı dolabının kapağının açık olması dikkatimi çekerken ona seslendim.

     "Yejun? Nerdesin?"

     Herhangi bir ses ya da karşılık gelmezken gözüme takılmış olan dolabı kapatmak için yaklaştığımda ayakkabısının dolapta olmadığını farketmemle heyecanıma yenik düştüm.

     "Yejun!"

     Evin içinde dört dönerken evden çıkmamış olması için dua ediyordum ama onu evin hiçbir yerinde bulamıyordum. Telaşla salondaki masanın üzerinden telefonumu aldım ve numarasını tuşladım. Telefonu kulağıma götürdükten saniyeler sonra telefonunun zil sesi salonun içinden gelirken küfrettim.

     Hızla komidinden ceketimi aldım ve kapıyı bile kitlemeden kendimi dışarıya attım. Arabaya doğru ilerlerken aklımı kaçırmak üzereydim. Dışarı çıkması çok riskliyken böyle bir şeyi nasıl yapmıştı aklım almıyordu.

     Arabayı çalıştırdığım gibi sokaklarda onu aramaya başladım. Tüm sokakları sırayla turladım ama hiçbir yerde yoktu. Onu arayacak yer sayısı giderek daralırken ne yapacağımı bilmiyordum. Aklıma askerlerin Yejun'u yakalamış olduğu düşüncesinin gelmesiyle nefes bile alamıyordum.

     "Kahretsin!"

     Arabayı kenara çekip telefonumu elime aldığımda Yejun'un benimle kaldığını tek bilen kişi olan Woojin'in numarasına tıklayıp onu aradım. Telefon kısa bir süre çaldıktan sonra açtı.

     "Woojin! Yejun yok. Evden kaçmış. Onu her yerde aradım ama yok. Hiçbir yerde yok. Ben... ben ne yapacağımı bilemedim-"

     "Sakin ol. Yejun benim yanımda."

     Küçük bir şok geçirirken eğer arabayı kenara çekmemiş olsaydım kaza yapacağımdan emindim. Bunu duyarken sevinmem mi sinirlenmem mi gerektiğine karar veremiyordum ama onun güvenli bir yerde olduğunu bilmenin verdiği hisle kendime gelmiştim.

     "Ne!? Ne demek senin yanında?"

     "Yaklaşık bir saat önce senin telefonundan beni aradı ve onu almamı istedi."

     Ne cevap vermem gerektiğine karar veremezken sinirlenmemek için kendimi zor tutuyordum. Benden kaçmasının nedeni bendim ama Woojin'in yanına gitmiş olması beni anlamlandıramadığım kadar güçlü bir kıskançlığa sürüklüyordu.

     "Tamam. Oraya geliyorum."

     Telefonu kapatacaktım ki konuşmaya devam etmesiyle durdum.

     "Şu anda seni görmek istediğini sanmıyorum. Aranızda ne oldu bilmiyorum ana eğer isteseydi onu almam için beni aramazdı."

     Bir elim telefonu kavrarken diğer elim direksiyonu olduğu yerden koparmak istercesine sıkıyordu. Yine gereğinden fazla öfkelenip söylememem gereken şeyleri söylememek için kendimi zor tutuyordum.

     "Telefonu ona ver. Onunla konuşmak istiyorum."

     Endişeleneceğimi bildiği halde Yejun'u almaya geldiğini bana nasıl haber vermemişti düşündükçe sinirleniyordum. Onu da geçtim bana resmen 'Gelme, Yejun seni görmek istemiyor.' diyordu.

     "Şu an uyuyor. Sen de sakinleş ve evine dön. Bu saatte onu alıp götürmen riskli olabilir. Yarın işe giderken onu evine bırakırım. Zaten sağlık çalışanı olduğum için sabah beni yolda kimse durdurmuyor-"

     "Onu götürmen de riskliydi! Yejun'un sende kalmasına dünden razısın bakıyorum!"

     "Saçmalamayı kes, Daewon."

     Benim sinirli sesime karşılık onun sesindeki sakinlik beni çıldırtmak üzereydi.

     "Neden bana haber vermedin?"

     "Bunu benim değil Yejun'un yapması gerekiyordu, haksız mıyım?" Bir süre duraksadı. "Artık telefonu kapatıyorum. Yarın sabah görüşürüz."

     Telefonu bir anda nedensizce yüzüme kapatmasıyla telefonu sinirle arabanın arka koltuğuna fırlattım.

     Bir süre sadece arabanın içinde bekledim ve Yejun'u düşündüm. Onu o herifle yalnız bırakmaya hiç niyetim yoktu. Ama yine olay çıkartmak da istemiyordum. Sonuçta onun uyuduğunu söylemişti, yarın da onu eve bırakacaktı ve tüm bu saçmalık sonlanacaktı.

      Arabanın dijital ekranında 8.20'yi gösteren saate baktım. Yarına kadar uyuyamayacağımdan adım kadar emindim. Onu riskli olduğu için şimdi gidip eve getirmeyecek olsam bile onu orada o adamla yalnız bırakamazdım. Gerekirse sabaha kadar o adamın evinde kalmaya katlanırdım ama Yejun'u onunla tek başına bırakamazdım.

     Ani ama doğru verdiğim kararla arabayı çalıştırırken navigasyonu açtım ve Itaewon semtine ayarladım. Önümde yarım saatlik bir yol olduğu için gaza bastım ve tüm öfkemi otobandan çıkardım.

     Onu geri kazanacaktım. Daha öncesinde hiç kazanmamış olsam da ve onu tam olarak kaybetmemiş olsam da.

Merhabaaa (: Son iki bölüm biraz kısa oldu farkındayım. Yarın ya da yarından sonra yeni bölümü atacağım, sizi seviyorumm <3

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 27, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

HIERARCHYWhere stories live. Discover now