Bölüm 11 - BAHARAT

2.3K 265 437
                                    

Aile büyüklerinin de olduğu büyük salona geldiklerinde, gerçekten herkes oradaydı. Tam bir curcuna gibi görünüyordu.

Wei Ying ve Lan Zhan sırayla herkese selam vermeye başladılar.

Lan Qiren, Wei Ying'i gördüğünde güldü ama huysuz bir tarafı da vardı. "Gel bakalım Wei Wuxian, nasıl gidiyor eğitim? Wangji seni zorluyor mu?"

"Haha," Wei Ying zorla güldü. "Estağfurullah, gayet iyi bir hoca kendisi. Hiç zorlanmıyorum sağ olsun."

"Aaa.. zorluk olmadan eğitim olur mu?" Wangji'ye döndü. "Ben sana böyle mi öğrettim Wangji?"

"Amca." Lan Zhan bir şey söylemedi. Neyse ki imdadına abisi yetişmişti. "Amca, gençleri rahat bırakalım. Önemli olan bu eğitimin işe yarayıp yaramadığı. Eğer Efendi Wei durumundan memnunsa gerisi önemli değil."

Jiang Fengmian de onu onayladı. "Evet evet. Wangji çok iyi bir genç efendi. Gözünüz arkada kalmasın Klan Lideri. Hiç şüphesiz yeğeniniz ileride çok başarılı biri olacaktır. O geldiğinden beri Wei Wuxian daha saygılı, daha efendi biri oldu. Kılıç eğitimleri de iyi gidiyor. Size ne kadar teşekkür etsem az."

Lan Qiren'in göğsü kabardı. "Tabii, Wangji'yi çocukluğundan beri ben yetiştirdim. Bir kere bile hata yapmadı, yalan söylemedi ve yolundan sapmadı."

"Beni utandırıyorsun amca." Wangji sakince söylerken başını aşağı eğdi. Amcasının böyle konuşması onu hep rahatsız ederdi. Sürekli övülmek ona göre değildi. "Wei Ying de iyi bir öğrenci Lider Jiang, bu karşılıklı bir işti, sadece beni övmeniz yersiz olur."

"Hahaha," Lan Qiren kibirle güldü. "Çok da mütevazıdır aynı zamanda."

Wei Ying içten içe güldü. Ben bile bu kadar övmedim be adamı...

Selamlaşma faslı devam ederken Jin Guangyao da oradaydı. Jin Guangyao, Jin Ling'in amcası, Jin Zixuan'in de aynı babadan olma kardeşiydi. Eskiden ilişkileri harika sayılmasa da artık iyi anlaşıyorlardı.

Yemek masaları kurulmaya başlarken Nie Mingjue, Jin Guangyao ve Lan Xichen bir grup, klan liderleri ve hanımları bir grup, gençler ve öğrenciler de bir grup şeklinde oturuyordu. Salon zaten büyüktü o yüzden hepsi bir aradaydı.

Jin Zixuan kendini ev sahibi olarak gördüğünden konuklarla tek tek ilgileniyordu. Wen Ning'e bir minder uzattı. "Wen Ning, bu minderi kullanabilirsin. Oturduğun yer biraz serttir. Ablan için de lazım olursa Jiang Cheng'den iste. Yedek minderler getirmeye gitti. Buradakiler bitmiş de."

"Te-teşekkür ederim Efendi Jin." Wen Ning ona gülümseyen adama utançla teşekkür etti. Zaten çekingen bir çocuktu, böyle ortamlarda daha çok çekiniyordu.

Jin Ling babasını görünce seslendi. "Baba! Yemekten sonra bizim yanımıza da uğra, hep dedemlerle birliktesin."

Jin Zixuan çocuğun yanına gidip yere çökerken başını okşadı. "Tamam, önemli meseleler bittikten sonra gelirim." Gülümseyerek diğerlerine döndü. "İstediğiniz bir şey var mı çocuklar?"

"Teşekkür ederiz efendim." Shizui saygıyla karşılık verdi. Jin Zixuan dışarıdan kibirli gözükse de özünde çok iyi bir adamdı. Sevdiklerine karşı hep iyi davranır, sözünden asla dönmezdi.

Lan Zhan, Wei Ying, Nie Huaisang ve Wen Ning birlikte oturuyorlardı. Hemen yanlarında ise Lan'ın öğrencileri ve Jin Ling vardı. Wen Qing ise Yan Li'nin yanında ona yardım ediyordu.

Biraz sonra salona Jiang Cheng girdi ve Wei Ying'in yanına oturdu. "Naber, hayırsız?" kafasına hafifçe vurarak selam verdi.

"Sana da merhaba kardeşim." Wei Ying burun deliklerini büyüterek memnuniyetsizce cevapladı. "Ablamlar nerede?"

jiào wǒ, gege || wangxianWhere stories live. Discover now