imâkar cümleler • anlamsız bakışlar ve fütursuz diyaloglar

3.5K 259 37
                                    


Okula dönüyorduk. Öğlen tenefüsünde hep birlikte yakınlardaki boş tarlaya gidip kar topu savaşı yapmıştık. İyice ıslanmış ve dağılmıştık. Erkekler tepeye çıkıp kendilerine cephe kurmuş, yukarıdan bizi yağmura tutmuştu. Eğlenmiştik. Sude'nin kamerasıyla fotoğraf bile çekilmiştik! Gizlice getirmişti bugün okula.

Öğleden sonra resim dersim olduğu için ve bugün dosyamı evde unuttuğumdan, dönerken evden dosyamı almıştım. Dosyayı almak için kar topu savaşına arkadaşlarımdan evvel son verip erken ayrılmıştım. Sude de benimle gelmişti. Birlikte okula dönerken, Sefa ve Orhan ile karşılaştık. Bize nasıl zafer kazandıklarından, o tepenin çok iyi olduğundan bahsediyorlardı. Sonra arkamızdan yedinci sınıfa giden diğer çocuklar geldi. Sefa ve Orhan'a lâf atıp selam verdiler. Aramızda dağınık mesafeler vardı ve yürüyorduk. Sefa ile Orhan arka tarafımızda, Sude ile ben yan yana, Sefa bizle aynı dönem olan Furkan ve Demir ise arka çaprazımızdaydı.

Sude ile konuşuyorduk. Birden kafama kar topu yedim. Canım yanmıştı. Kimin yaptığına bakmak için arkama döndüğümde cevap Demir'in sırıtışında gizliydi. "Yapma!" diye onu uyarıp önüme döndüm. Kaşlarımı çatmıştım. Onları doğru dürüst tanımıyordum bile, hiç konuşmamıştık bile. Ne cüretle ve rahatlıkla böyle davranıyorlardı?

Sude inledi bu kez. Ona atmışlardı. Sude de uyardı. Dinlemeyip Sude'ye tekrar attılar. Sonra bana da attılar. Hayır yani kafama atmasalar sıkıntı yoktu ama sert, büyük ve buzlanmıştı attıkları. Canım yanıyordu. Tekrar onları uyardığımda sesimi Sefa'nın sesi takip etti. Gayet normal bir şekilde uyarmıştı Demir ve Furkan'ı. "Yapmayın diyorlarsa yapmayın."

Demir ve Furkan oralı olmadı, kafama bir tane daha kar topu yedim. Hemen ardından resim dosyama iki tane. Sinirlerim bozulmuştu. Öfkeyle onlara döndüğüm sırada Sefa'nın bu kez ciddi ve sert tuttuğu sesini işittim. "Yapmasanıza lan! Kıt mısınız oğlum! Yapma diyorlar size. Adamsanız gelin bize atın."

"Ne olcak be!"

"Birdaha Hülya'ya atarsanız ne olacağını görürüz!"

"Tabi, Hülya senin için özel. Ona bir tek sen karışabilirsin dimi? Acaba neden Sefa? Sude'ye atabiliriz yani, Hülya'ya atamayız. Çünkü onu koruyorsun. Niye bir tek o?"

"Boş konuşma! Sude'ye de atamazsınız. Onu da korurum. Dua edin burada kızlar var yoksa..."

Demir'in imâlı imâlı kurduğu cümleler üzerine Sefa iyice ciddileşip kaşlarını çattı. Orhan onu kolundan yakalamış tutuyor, onları takmamasını söylüyordu. Bu imâlar kafama takılsa da bakışlarım dosyama takılınca bir an unuttum. Onlar birbirlerine laf söylerken ben durup resim dosyamı açtım. Sude de yanıma çömeldi. Defterimin ıslanmamasını umarak çıkardığımda çoktan ıslanmış olduğunu gördüm. Gözlerim doldu. Ödev olarak çok güzel bir resim çizmiştim ama ıslanmıştı tüm çizimlerim!

"Sizin yüzünüzden kızın resim defteri sırılsıklam olmuş! Ödevi de mahvoldu!" diye öfkeyle onlara bağırarak araya girdi Sude. Sude'nin söyledikleri üzerine Sefa hızlı adımlarla yanıma gelmişti. O da çöküp defteri elimden alıp baktı ve kaşlarını çattı. "Üzülme sen, ben öğretmene söylerim. Yenisini yaparsın." dedikten sonra hiddetle ayağa kalktı. Uzaktan bizi izleyen Demir ve Furkan'a dönüp "Hülya'ya yeni defter alacaksınız! Ucuzundan değil, aynısından! Birdahaki resim dersine kadar getirmiş olun." diye bağırdı.

"Alırız." deyip yanımızdan uzaklaşmaya başladılar.

Sude defterimi yerine koydu, dosyayı kapattım ve kalktık. Sefa ile Orhan'a dönüp teşekkür ettim, önden önden yürüyüp uzaklaştık yanlarından.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Bugün, yarının anahtarıdır. Bugün çabalamazsak yarın elimizde bir şey olmasını bekleyemeyiz. Bugün inanıp çalışmazsak yarın güzel şeyler olacağını umud edemeyiz. Hayat bugünden ibarettir. Ve bugünün çabası kadardır yarının inancı. Bugünler taşır bizi yarınlara. Yarınlar dün olur, geçen hafta olur, geçen yıl olur da nasıl geçti anlamazsın. Buna olmalıdır insanın asıl telaşı. Hayatı ahiret için yakalamalıdır esas. Bereketini kaçırmamalıdır vaktin. İçindekini yaşamalıdır insan aynı zamanda...

-s.k.

🍒

"Allah, hanginizin daha güzel işler yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, güçlüdür, bağışlayandır."
(Mülk/2)

● Peygamberimiz (s.a.v), bir gün ashabıyla sohbet ederken yere dörtgen bir şekil çizdi. Sonra o şeklin ortasından dışarı uzanan bir çizgi ve o çizgiye bitişen başka çizgiler çizdi. Ardından, kendisini meraklı bakışlarla seyretmekte olan ashaba dönerek bunların ne anlama geldiğini şöyle açıkladı: "Bu dörtgenin ortasındaki çizgi insandır. Dörtgen de insanın ecelidir ve onu kuşatmıştır. Diğer çizgiler ise insanın arzu ve tutkularıdır. İnsan, bu arzu ve tutkuların peşinde koşup dururken, ecel ansızın onun önünü keser ve onu alıp götürür.

Geliniz! Bugünümüz, ömrümüze işaret koyacağımız gün olsun. Sermayemiz güzel ahlakımız ve salih amellerimiz olsun. Ecelimiz gelmeden evvel, dünümüzü ve bugünümüzü bir kez daha gözden geçirelim. Yarınlarımıza dair hayallerimiz, hesabını veremeyeceğimiz hayaller olmasın. Sayılı nefeslerimizi, kayıplara, ahlara vahlara, hüsrana değil, ebedi bir hayatın kazanılmasına vesile kılalım.

● "Beş şey gelmeden önce beş şeyin değerini iyi bil; ölümden önce hayatın, meşguliyetten önce boş zamanın, yokluktan önce varlığın, ihtiyarlıktan önce gençliğin ve hastalıktan önce sağlığın."
(Hz. Muhammed)

BekleyişWhere stories live. Discover now