balkona saklanmış bir düğün misafiri • anlayış

2.5K 216 8
                                    


Düğün akşamını atlatmış, kendi evimize gelmiştik. Artık biriyle aynı evi paylaşacak olma düşüncesi çok garip gelirken bu akşamdan itibaren bunu yaşamaya başlamıştım işte. Bir dolapta ikimizin kıyafetleri, bir çerçevede ikimizin fotoğrafları vardı. Son halini bu akşam gördüğüm yeni evim sıcacık hisler veriyordu insanın içine. Ne lüksü ne de modern, doğaldı. Üzerimizi değiştirmeye girişmiştik ilkin.
Ben türbanımdaki tüm o iğneleri çıkarana dek Sefa çoktan hızlı bir duş alıp üzerine rahat siyah bir eşofman ve gri kazak giymişti. Gündüzleri hava sıcak olsa da akşamları soğuktu, ince giyinmek akıl kârı değildi pek. Sefa namaz kılacağını söylerken ben türbandan ancak kurtulmuştum. Bunu söyleyişi biraz da soruştu, beni bekleyip beklememesi gerektiğine dair.  "Şey, sen kıl." dediğimde ona eşlik etmeyeceğimi anlayıp odadan çıktı. Ben de türbandan tamamen kurtulup saçlarımı saldım, rahatladım. Ancak gelinliğin çıkarınca fark ettiğim ağırlığından kurtulmak ise bedenimi rahatlatan asıl şeydi. Ben de banyoya geçip hızlıca bir duş aldım ve uzun kollu, bileklerime dek uzanan toz pembe gecelik elbisemi giydim. Kışlık ve uzun olduğu için üşütmeyecekti. Saçlarımı tarayıp biraz kuruttum. Gerisini de kendiliğinden kurumaya bıraktım.

Kapının kolu yavaşça indi, Sefa başını içeriye uzattı. O anlarda çok stres yapmıştım çünkü az sonra onunla ufak bir konuşma yapmak istiyor, nasıl ne diyeceğimi bilemiyordum. Neyse ki "Hülya, gelsene." diyerek nazikçe bana seslendi. Neden çağırdığını merak ederek oturduğum yataktan kalktım, odadan çıkıp peşine takıldım. Balkon kapısının önünde durup bana döndü, bakışları saçlarıma takıldığında ilk kez gördüğünden ötürü biraz utandım. Saçlarımdan çektiği bakışları odada dolandı. Televizyon dolabının altındaki çekmecenin yanına gidip içinden bir örtme aldı ve yanım

a geri geldi. Ne yaptığını merakla takip ediyordum. Sonunda aramızda bir kaç adım bırakıp bana yaklaştı ve elindeki örtmeyi saçlarımın üzerine koydu. Bir ucunu diğer omzumun arkasına atıp olduğuna karar verir gibi başını salladı ve balkon kapısını açıp balkona çıktı.

Peşine gidip balkonun ortasında adımlarımı durdurdum. Hava serindi, biraz üşümüştüm. Neden balkona çıkmıştık, anlamamıştım. Sefa, balkonun köşesine gidip sedirin önünde dizlerinin üzerine çöktü. Başını bana çevirip "Gel." dedi tekrar. Sesi emretmekten çok uzaktı. Yanına vardığım sırada bir kedi miyavlama sesi işittim. Bebek ağlamasına da benziyordu aslında. Sefa'nın yanına aynı onun gibi çöktüğümde ellerini sedirin altına uzattı ve tüylü bir şey çıkardı. Yavru bir kediydi! Bembeyazdı ve çok güzeldi!

"Hiii! Bu nereden çıktı! Çok güzel!" Aniden verdiğim tepki onu güldürmüştü. Kediyi okşayıp bana uzattığında hemen kucakladım ve sevmeye başladım. Balkona ilk çıktığımda hissettiğim soğuk gitmişti sanki. Sıcacaktı içim.

"Namazdan sonra dua ediyordum, sesini duydum. Çok yakından geliyordu. Balkona çıkıp baktım, sokakta kedi göremedim. Sonra sesi takip ettim. Meğer sokakta değil sedirin altındaymış. Çok güzel gerçekten de. Seversin diye düşündüm."

"Çok sevdim. Bize misafir olduğuna göre bizim sayılır dimi? Biz bakalım mı ona? Annesi nerede acaba?"

Peş peşe sorduğum sorular üzere gülümseyip tek tek cevap vermeye başladı. Uzun zamandır sohbet etmemiştik, böyle birlikte vakit geçirmemiş, gülümsememiştik gönlümüzce. Meğer ne çok özlemişim bunu... Aramızdaki haram çizgisini geçmemek için döşeli o sınır kalkıp da rahatça ve huzurla yan yana olmayı özlemişim.

"Ben de aynısını düşünüyorum, bizim olsun. İsim de koyarız. Ama annesi var mı yok mu bilmiyorum. Bilseydik ona göre içeri alırdık."

"İsmi ne olsa ki?" deyip sadece buna takılmış gibi düşünmeye başladım. Aklıma bir sürü şey geliyor, hepsini beğenmeyip eliyordum. Sefa da sessizdi, sanırım o da düşünüyordu.

BekleyişWhere stories live. Discover now