zaman geçer de biz kalır mıyız olduğumuz yerde • uzaklara takılan bakış

2.3K 215 18
                                    


"Doğum günün kutlu olsun canım!"
Sude'nin kollarının arasında kaldım bir süre. Yurttan dönmüştüm ve bana sürpriz yapmışlardı. Fakat bu kez döndüğüm yer bir başka şehirdi. Üniversite okuduğum şehir. Evimi, köyümü, dostlarımı, ailemi çok özlemiştim. Yorgunluğum bir anda sönüverdi onların hepsini bir arada görünce. Tek tek sarıldık.

"Demek 21 yaşın doldu ha! Ah ah, seni kucağıma alırdım da ufacık ellerinle kiraz toplardın tarlada."
Ramazan amcanın iç çekişi üzerine ona bir tebessüm gönderdim. Bu adam benim olmayan dayım, olmayan amcam yerine verilen bir nimetti resmen.

Etrafa duygulu gözlerle bakındığımda eksik olduğumuzu fark ettim. Sefa ve Abdullah Orhan yoktu. "Sefa ve Abdullah nerede?" diye dudaklarımdan dökülüverdi sözcükler.

"Sefa onu dolaştırmaya çıkarmıştı en son. Gelirler şimdi."
Zeliha teyzeye başımı salladım anladığımı belirtircesine. Kardeşim burnumda tütüyordu. Minik şey peltek peltek konuşuyordu benimle telefonda. O konuştukça ışınlanmayı bulup eve varasım geliyordu.

"Selma, yardım et de şunları koyalım tabaklara."

Selma ve Sude anneme yardıma giriştiği sırada ben çantamı odaya götürüp geldim, elimi yıkadım ve onlara yardım etmeye koyuldum. Elimdeki tabağı babama vereceğim sırada kapı açıldı, Sefa'nın kucağında içeriye giren aşkımı gördüm. Tabağı babamın eline tutuşturduğum gibi onların yanına koşmuştum. Bir ân Sefa ile göz göze geldik, "Hoş geldin." deyip bakışlarını uzaklara çevirdi. Son bir kaç yıldır buna alışmıştım. Çok göz göze gelmiyor, çok konuşmuyorduk. Kazadan sonra değişmişti Sefa. Artık sohbet edip gülmüyorduk. Büyümüştü, büyümüştüm. Ondandı belki. Yine bir şeyin daha sebebini büyümeye bağladım. Hem zaman geçiyordu da biz sanki kalıyor muyduk olduğumuz yerde? Bizden de çok şey geçiyordu.

Kucağındaki kardeşimi bana uzattı. Ona tebessüm ederek "Hoş bulduk, teşekkür ederim." dedikten sonra kardeşimle konuşmaya başladım. "Aşkım! Bak ablan gelmiş! Yerim ben seni, sen büyüdün mü bakayım!"

Biraz birbirimizi sevip sohbet ettikten sonra "Biz Sefa abimle hamakta sallandık." anlamına gelen cümlesini heyecanla söyledi bana. Konuşma tarzına ölüp bitiyordum. "Aferin size, eğlenmişsinizdir. Uçurdu mu seni hızlı sallayıp?" deyip yanağını öptüm. Bu kaçıncı öpüşümdü bilmiyordum.

"Uğçmadıyk, sayyandık."

Annem araya girip "Kızım bir kaç lokma bir şey atıştır sen de." dedi fakat ona verilecek en mantıklı cevabı Zeliha teyze vermişti bile. "Abdullah'ı yeyip zaten doyurdu bile karnını."

"Ayne öyle. Abdullah Orhan yetti bana. Ama yine de ona doymadım. Biraz daha yiyebilirim."

"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Bakışlar çok şey anlatır. Gözlerine değmese de bir anlamı vardır.

-s.k.

🍒

Çocuk saflığında, çocuk tazeliğinde...
Tertemiz bir çocuk bakışı...

Sahip oldukları ile mutlu olmayı bilmeli tıpkı bir çocuk gibi.. Her zaman için oyalanacak ve kendini mutlu edecek şeyler bulabilmeli.. Elindeki tüm imkanlara rağmen mutsuz olmak için çabalamamalı...

Gülümsemeli hayata tam bir çocuk temizliği ile.. Her ne kadar hayatta ağlanacak çok şey olsa da, bir an olsun hayata çocuk gibi bakıp onun gibi gülümsemeli.. İşte o zaman, hayatın da o çocukça gülümsemeye karşılık bize neler verdiğini görebilmeli...

Hatta ağlarken bile bir anda gülmeye başlayabilmeli.. Her daim hüzünlerde boğulmak yerine, hüzünler arasındaki mutlulukları farkedebilmeli...

Ama en önemlisi, Rabbin huzurunda bir çocuk masumiyeti ile, çocuk saflığı ile, çocuk tazeliği ile durabilmeli.. ve Rabbinden nazdar bir çocuk ağlamasıyla istemeli herşeyi...

BekleyişWhere stories live. Discover now