bir sevinçten evvel gelen hüzün • hayallerden evvel gelen gerçekler

2.4K 215 55
                                    


Annem, bir anne olarak endişe ediyordu çocuk mevzusundan. Bu neden iki gündür fırsat buldukça benimle konuşmuştu. Bense her seferinde Saniye ablanın bana anlattığı örnekleri ona anlatmış, Allah'a güvendiğimi söylemiştim. Mesela Saniye ablanın kendi doğumu bile bir mucizeymiş de bilmiyormuşuz. Ama koskoca kadın olmuş karşımdaydı işte. Sonunda annem de pes etmişti, o da bana güvenmişti. Bu akşam konuşacaklardı Ramazan amcalarla. Sefa'nın tepkisini merak ediyordum. En çok da Ramazan amcanın yüzünü görmek istiyordum. Ela gözlerinin nasıl sevinçle parlayacağını gözlerimle görmek istiyordum. Gizlenip bakacaktım ona. Evet biraz hoş değildi belki yapacaktım bunu. Çünkü Ramazan amcanın hayaliydi bu ve gerçek olan hayalinin ondaki etkisini görmek istiyordum.

Evden çıkıp kümese gittim ve tavuklara yem verdim. Bahçeye dönerken Ramazan amcayla karşılaşmıştık. Beni görünce kocaman bir gülümseme kondurdu yüzüne. "Hülya! Hayırlı sabahlar kızım. Nasılsın?"

Aynı samimiyetle karşılık verdim ona. "Hayırlı sabahlar Ramazan amca. İyiyim elhamdülillah sen nasılsın? Bu sabah çok neşeli gördüm seni."

"Bugün keyfim yerinde Allah'a şükür. İçimde bir huzur var. Hava da çok güzel baksana. Ilık bir rüzgar var, etraf aydınlık. Hazır enerjim yerindeyken tarlaya gidip ağaçları sulayacağım şimdi."

"Evet, hava çok güzel. Kolay gelsin Ramazan amca, kendini çok yorma. Haa bu arada, bugün senin çok sevdiğin börekten yapacağım. Akşamüstü gelin siz de, hep beraber yiyelim."

"Böreği duyunca enerjim ikiye katlandı vallahi! Şimdi ben bu mutlulukla bütün bahçeyi bir kaç saate bitirirsem şaşmam. Allah razı olsun, akşamı iple çekeceğim."

Ramazan amcayla karşılıklı gülüşümüz içime yine sıcaklık yayıyordu. Küçükkenki gibi kollarımı boynuna sıkıca sarasım geliyordu. Vedalaştık. Gülerek traktöre bindi ve motorun gürültüsü eşliğinde uzaklaştı. Annemin emrettiği üzere hortumu çeşmeye bağlayıp kapıları yıkadım, çiçekleri suladım. Su ferahlatmıştı bedenimi. Elbisem yer yer ıslansa da memnundum ilkin. Tabi sonra rüzgar biraz sert esmeye başlayınca içime bir titreme geldi.

Abdullah Orhan uyanmıştı, koşarak dışarıya çıktı. Sabah sabah, uykudan yeni uyanmasına rağmen gözleri çakmak çakmaktı. Uzun zaman sonra ailemize gelen en küçük çocuk olarak biraz şımarıktı. Hem biz hem Zeliha teyzeler üzerine titrediğimizden fırlama olup çıkmıştı başımıza. Kocaman gözlerini bana çevirdi, heyecanlıydı. "Abla! Selma abla uyanmış mıdır?"

"Ne bileyim kuzum, hayırdır?"

"Bana söz vermişti, bugün su balonu alacaktık!"

"Su balonu mu? Ne yapacaksın onu Orhan?"

"Senin kafana fırlatıcam!" derken dişlerini gösterip gülüyordu. Kereta! Ben seni böyle yap diye mi büyüttüm! Ben kaşlarımı çatarak ona bakınca ikimiz de güldük.

"Selma ablan daha uyanmamıştır. O güzellik uykusundadır şimdi. " deyip soluklanmak için bir taşın üzerine oturdum.

Bakışları yine yandaki eve kaydı. "Peki Sefa abi uyanmış mıdır?"

"O uyanmıştır herhalde. Namazdan sonra uyumaz zaten, bilmiyor musun? Hayırdır, onu ne yapacaksın?"

"O da bisiklete binmeye söz verdi. Birlikte tur atıcaz köyün yolunda."

"Maşallah herkesten de bir söz almışsın. Gülizar abladan da aldın mı? Zeliha teyzeden? Ramazan amcadan? Rahat bırak oğlum insanları."

"Sanane abla, kıskanma. Hem evet, Gülizar abla bisikletime korna alacak. Kocası da ışık alacak bisikletime takmam için. Zeliha teyze turşu  yapacak. Ramazan amca da traktörü sürmem için bana izin verecek. Birlikte süreceğiz bir gün."

BekleyişWhere stories live. Discover now