büyümek susmak mıdır • tükenen sözcükler azalmak mıdır

2.7K 225 47
                                    


Elimdeki çöp poşetini atmak için evden çıktım. Mutluluğum hissedilir bir şekilde yüzüme de tezahür ediyordu. Kardeşim olacaktı. Annem hastaneye gitmişti doğum için. Dört gözle dönmesini bekliyordum. Poşeti atıp çöpün kapağını kapattım. Ardıma döndüğümde evinin merdivenlerinden aşağı inen Sefa ile karşılaştı bakışlarım. Bir kaç adım yürüyüp onunla yolumuzun kesişeceği bir yerde durdum. Bakışları önünde olduğundan beni fark etmedi uzun süre. Yanıma yaklaştığında aniden irkildi. "Ay, sen miydin Hülya!"

"Nereye böyle dalgın dalgın?"

Benim aksime o biraz moralsiz gibiydi. "Hiiç. Sıkıldım şu okul konusundan. Yine annemle tartıştık gibi bir şey oldu. Orhanla biraz dolaşacağız."

"Anlayacaklardır seni sonunda. Herkes üniversite okumak zorunda diye bir kaide yok. Sabırlı ol sen."

"Aynen, inşallah." deyip iç çektikten sonra sesine biraz neşe geldi. "Eee sen nasılsın? Heyecanlısındır. Haber geldi mi annenden?"

"Evet, çok heyecanlıyım. En son konuştuğumuzda doğuma almışlardı. Bence şimdiye çıkmıştır ama babam daha aramadı. Telaşeden unuttu herhalde."

"Sevindim gerçekten sizin adınıza. Her ne kadar büyüyünce cadı olsalar da küçüklerken epey iyi oluyor kardeşe sahip olmak. Güzel bir duygu."

"Öğreneciğim ben de o duyguyu inşallah."

"Adını ne düşündünüz?"

"Annem Abdullah istiyor, babam Kadir. İkisini de koyarlar bence."

"Allah ömrünü hayırlı etsin de gerisi mühim değil."

"Amin. Neyse, ben seni tutmayayım. Orhan'a selam söyle. Görüşürüz."

"Görüşürüz Hülya. Aleykümselam."

Sefa gitti. Artık onunla çok uzun uzun konuşmuyorduk. En uzunu böyleydi. Nedenini hep merak ediyordum. Büyümüş müydük, ondan mıydı? Büyümek ömür gibi sözcükleri de mi tüketiyordu? Söylenecek ne çok şey vardı hayatta oysaki. Büyümek susmak mıydı? Peki susmak azalmak mıydı? Sussa da çoğalamaz yahut aynı kalamaz mıydı insan? Ben onun içimden azaldığını hissetmiyordum çünkü. Aynıydı.

Eve girip babamın aramasını bekledim. Bir iki saat sonra dayanamayıp ben aradım. Tahmin ettiğim gibi telaşeden unutmuştu. Annemin de kardeşimin de iyi olduğunu söyledi. Nasipse yarın akşam taburcu olacaklardı. Telefonu kapatıp bir şeyler atıştırmak için mutfağa gittiğim sırada kapı hızla çalındı. Alacaklı gibi vuruluyordu ve bu bana hiç iyi hisler vermemişti. Başörtümü düzeltip kapıyı açtım. Selma gözyaşları içinde karşımda dikiliyordu.

"Selma?! Ne oldu? Ne bu hâlin?"

Hıçkırıklar arasında zorla konuştu. "A-abim... Orhan a-abiyle mo-motorla köy-e dönerke-n kaza yapmışlar."

Beynimden vurulmuşa döndüm. "Ne!" Aniden gözlerim kızardı, burun direğim sızladı. İçime bir dağ oturdu sanki. Bir kaç saat evvelinde karşımda kanlı canlı gördüğüm, gülümseyip bana veda eden Sefa şimdi ne durumdaydı? Ya selam yolladığım Orhan? Selma'yı içeri alıp koltuğa oturttum. "İyiler miymiş peki? Bir şey olmamış dimi?"

"Daha bilmiyoruz. Hastaneye götürmüşler ambulansla. Babamla annem hemen gitti, beni götürmediler."

"Gülizar abla nerede?" derken ona bir bardak su verdim. İçti bir kaç yudum. Ben de bir kaç yudum içtim şayet benim de ihtiyacım vardı.

"Bilmiyorum. Arkadaşına gitti öğlenleğin, daha gelmedi."

"Sudelere gitmiştir o. Sude'yi arayayım hemen." deyip aradım. Sude'nin ablasıyla Gülizar abla iyi dostlardı. Tahminimde haklıydım. Sudeye haberi iletmesini söyledim. On dakika sonra Sude de Gülizar abla yanımızdaydı. Selma ile Gülizar abla birbirine sarıldı. Gülizar abla metanetli kalıp kardeşini teskin etmeye çalışıyordu. Bir süre bekledikten ve biraz sakinleşip Kuran okuduktan sonra Ramazan amcayı aradım. Sesi çok yorgundu.

BekleyişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin