KİM BİLİR?

112 54 57
                                    

Selma kocasına sarılmış sığındıkları limanda uyuyordu. İnsanın  çocuğunun olması  böyle bir şey demek  ki diye  düşündü.  Ben  öleyim,  ama,  çocuklarım  onlar  lütfen yaşasın  diye  sürekli  olarak dua  ediyordu. Anne olmak böyle bir şeydi  demek. Ana yüreği  buydu. Bir ara  odaya küçük  kızı  girdi.

Annesine  sarıldı. Bir  tür  liman  gibi. Annem ne  kadar  da güzel  kokuyor  dedi  içinden. Anne  güzeldi  de kokardı  çocuklarına,  bebeklerine.

Peki, ülkenin  kaderini  değiştiren zafer  30  Ağustosa giden yolda  neler  yaşandı?

Neler  yaşanmadı  ki. 

Bitmek bilmeyen ölümlerin  sonu  büyük  kayıplar,  yitip giden  canlar olmuştu.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerine dayanarak türlü bahanelerle Anadolu'yu işgale başlamıştı,  ordusunun cephanesi elinden alınan Türk milleti, zor durumda bırakılmaya çalışılmıştı.

1920'de 'nin açılması üzerine işgal güçleri, tüm baskıcı politikalarını Atatürk ve silah arkadaşları üzerine yoğunlaştırmıştı, özellikle Batı Cephesi'nde hareketlilik başlamıştı.

İtilaf donanması 'a, Fransızlar 'ya, İngilizler Urfa, , ve Merzifon'a, İtalyanlar, ve Anadolu'nun güneybatısına yerleşmişlerdi.  15 Mayıs 1919'da İtilaf Devletleri'nin izniyle  Yunan ordusu İzmir'e çıkarma yapmıştı.

Milyonlarca insan  ölmüştü.

  Daha sonra 26 Ağustos 1922'de Büyük Taarruz başlamıştı.

Sakarya'da 22 gün 22 gece süren kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla, bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra 26 Ağustos 1922'de, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Büyük Taarruz'u başlatmıştı.
Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!"  demişti  ATATÜRK.

1 Eylül'de Gediz'in düşman işgalinden kurtuluşunu, 3 Eylül'de Emet ve Tavşanlı'nın kurtuluşları izledi, 9 Eylül'de 'de ordusunu denize döken Türk ordusu, Mustafa Kemal Paşa'nın emrini büyük bir başarıyla yerine getirdi.

İzmir'in 9 Eylül 1922'de düşman işgalinden kurtuluşu  gerçekleşmişti.

Tüm  bunlar  yaşanmıştı. Hayatta  kalma  mücadelesi  veren Selma ve ailesi  de şimdiye  dek  ölmemişlerdi.

Hayatta kalmayı bir  şekilde başarmışlardı.

Tıpkı o mucize bebek  gibi.

Birer Mucizeydi  yaşadıkları.

"Bebeğim benim."  diyerek  kucağına aldı  Selma  onu. "Canım  kızım"  dedi içinden.  Onu  o doğurmamış  olabilirdi,  ama, tıpkı  kendi  çocuğu gibi  seviyor  analığını o derin,  yüce  sevgiyi  yüreğinden  iliklerine  kadar hissediyordu.

Gözyaşlarına  boğuldu. Bu seferki  acının  değil  kollarındaki bebeği  sallarkenki  mutluluğun  gözyaşlarıydı.

Belki de  bu bebek onlara şans getirecekti.

Daha da güçlü  kılacaktı.

Kim Bilir?



SAVAŞ YILLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin