3.Bölüm

1.6K 43 0
                                    

Oğuz odasına girdiğinde gergin bir şekilde odanın içinde gezinen Atıf müdürü gördü, ama Atıf müdür eliyle çenesini okşarken kapının açıldığını bile fark etmedi , arkasını döndüğü anda zaten kutu gibi olan oda da Oğuz Başkomiser ile burun buruna geldiler.

- Nerede kaldınız yahu? Ziya nerede? Çabuk gelin demedim mi size? Saat kaç oldu be adam

Oğuz öncelikle saatine baktı , saat 14.40tı, daha sonra cevap verdi.

- Aklımı kurcalayan bir şeyler oldu müdürüm. Buraya gelmeden önce tekrar bir yerde ki çamurdan örnek alıp Ziya'ya verdim. Ziya da onu teslim etmeye gitti ben de taksiyle geldim, malum İstanbul.. Trafiği bilirsiniz müdürüm

- Yahu tekrar çamurdan örnek almakta niye? Ikinci kez örnek alınca çıkar mı diyorsun? Öyle kanun kural mı var Oğuz?

- Belki .. Belki çıkar müdürüm

- Delirmişsin Oğuz. Şu kadın cesedi seni delirtti

- Kadın cesedi değil , olmayan ya da bulunamayan deliller beni delirtti müdürüm

- Yıpranmışsın. Bende bu konu hakkında seninle konuşacaktım. Bir kaç gün emniyetten ve olaylardan uzak kalsan iyi edersin. Kendini toparlaman lazım. Ruh gibi geziyorsun gözlerinin altına bak be adam ! Ne bu hal. Bu mesleğe yeni başlamadın sen. Kendine gel.

- Ne demek uzak kalmak müdürüm. Bizim mesleğimiz de soru işaretleri çoğaldığı hatta birbirine karıştığı zaman kaçıp uzaklaşmak var mı?

Atıf müdür önce bir durgunlaştı , sonra kendini toparladı.

Uzatma Oğuz. Her talimatı verdim. Bir hafta izinlisin. Ceketini al ve çık. Geldiğinde kendini toparlamış vaziyette gelsen iyi edersin. Senin bir karın ve bir kızın var be adam git onlarla ilgilen kendini de toparla !

Karısı ve kızı aklına geldi birden Oğuz'un. Öyle aklına geldi ki , Atıf müdürün kapıyı çarparak çıktığının bile farkında olmadı.

Evet..

Oğuz'un severek evlendiği bir eşi ve henüz altı yaşında kıvırcık saçlı gamzesi olan bir kızı vardı.

Oğuz eşi ve kızını bu olaylar silsilesin de başında kalabalık yapmasın diye tatil amaçlı Edremit'e göndermişti aldıkları yazlık eve.

Gözleri buğulandı , bu arada Ziya'nın geldiğini fark edemedi bile. Ziya kapıyı defalarca çalmıştı ama duyuramamıştı o kapı sesini Oğuz'un kulaklarında. Daha sonra kapıyı açıp içeriye girmiş bir kaç defa Başkomiserim dese de tepki alamamıştı Başkomiserinden.

- Sen ne zaman geldin Ziya?

- İki üç dakika oluyor, yine dalmıştınız beni fark etmediniz

- Daldım ya Ziya , daldım. Atıf müdür bir hafta izin verdi bana, ama ne izin. Kovar gibi.. Eşimi çocuğumu hatırlatarak..

- Bence de kendinizi toparlamanız için iyi olur bu izin Oğuz Başkomiserim

- Sende mi böyle düşünüyosun?

Ziya daha evet bile diyemeden ceketini aldı Oğuz, ey İstanbul al aklımı da şu meslekten de kurtulayım senin kalabalığından da diyerek çıktı odasından.

*********************

O geceyi taverna da içerek geçirdi Oğuz. Ne yapıyordu nerede yanlış yapıyordu. Bu meslek neden bu kadar pislikleşiyordu her gün giderek..

Evine geldiğinde gece 04.30du. Eve girdi elini yüzünü yıkadı, üzerini bile değiştiremeden sızdı kaldı ta ki sabah alarmı çalana kadar.

Kalktı, telaşlandı önce emniyete geç kaldım sandı daha sonra izinli olduğunu fark etti derin bir ah çekti. Elini yüzünü yıkadı , ayılmıştı. Duş aldıktan sonra dolaptan gömleğini pantolonunu giydikten sonra küçük bir çanta hazırladı ve evden çıktı. Oto tamircisinden hurdalaşmış ama çalışmak için direnen arabasını teslim alıp Edremit'e doğru yola çıktı.

Eşine gidiyordu. Kızının kıvırcık saçlarında ki mis kokusuna gidiyordu.

Edremit'e arabası arıza yapmadan geldiğinde saat 17.40tı. Önce kızı gördü Oğuz'u, baba dedi bir kez daha baba dedi koştu Oğuz'a sarıldı o küçük bedeni ve minik elleriyle. Oğuz duygulandı. Daha kızım bile diyemeden de kızını kucağında buldu, özlemişti kızını öyle özlemişti ki evin balkon kısmında kendisine bakan eşini bile ikinci kez baktığında görebildi.

Bahar. Onun yegane sevdiği. Eşi, canı, herşeyi..

Eve geçti sarıldı karısına, Bahar yine aynı samimiyetle karşıladı eşini. Artık alışmıştı, polis eşi olmak zordu, her gün beklemek zorundaydı eşini. O da alıştı bu duruma.

- Hoşgeldin hayatım, sen nasıl bıraktın İstanbul'u hayret (?)

- İstanbul'un canı cehenneme. Atıf müdür izin verdi bir hafta , bende beraber döneriz diye düşündüm

Bahar ne oldu o ceset diye soracaktı ki Oğuz araya girdi ;

Aman hanım aman, ne sen sor ne ben anlatmak zorunda kalayım. Yıprandım. Yıprandım bu meslekten de böylesine olaylardan da.

Bir dokunup bin ahımı işitme hanım, boşver

Tamam diyebildi Bahar. O tamam dediğinde telefonu çaldı Oğuz'un

- Söyle Ziya

- Başkomiserim Ankara'dan teftiş heyeti geldi, emniyette teftişte bulunacaklar

- O nerden çıktı Ziya?

- Bilmiyorum Başkomiserim

- Tamam geliyorum ben hemen Ziya

- Gelmenize gerek yok Başkomiserim, şu kadının cesedi ile bilgi verecektim

- Ne oldu belli oldu mu o örnekte ki sonuçlar?

- Bu sabah geldi , temiz çıktı yine

- Kahretsin ! Yahu sabah geliyor da niye benim akşam haberim oluyor Ziya?

- İzindesiniz diye söylemedim Başkomiserim

- Ne izini Ziya ! Bizim mesleğimiz de izin falan yoktur. Koşmak vardır , aramak vardır , gerekirse ölüme bile meydan okumak vardır ne izini !

- Başkomiserim ama ..

- Ne ama ! Sanırım içerisinde bulunduğun mesleği unutmaya başladın? Diyerek telefonu kapattı Oğuz.

Anlaşılan Edremit günleri de Oğuz için düşünmekle geçecekti , eşi ve kızının gölgesinde ...

Sır Ölüm - Gerilim ve Macera PsikolojisiWhere stories live. Discover now