4.Bölüm

1.2K 39 0
                                    

Bir haftalık izinin daha dördüncü gününün sabahı İstanbul yollarına düştü Oğuz , eşi ve kızı ile..

Hayır yani, niyeydi bu acele? Yangından mal kaçırır gibi? Çok mu özledin İstanbul'u diye bir soru geldi eşinden araba da.

- Ne? Özlemek mi?

- Bilmem. Özlemesen bizi daha güneş bile yeni doğuyorken yollara düşürmezsin

- Ben birini özledim. O da sensin hanım. O yüzden seni almaya geldim. Hem aldırma o yalancı güneş , doğsa da ısıtmaz bu kış soğuğunda bizi

Gülümsemeyle başlamıştı gün.

Ama tabi ki Oğuz'un aklında aynı soru. İstanbul'a geldiklerin de saat 16.05di. Bagajdan eşyalar teker teker çıkarıldı evin kapısı açıldı , ve huzur.

Evinize hoşgeldiniz prenseslerim dedi Oğuz en içten hissiyle. Belki de kafası karışkken ilk defa bu kadar içten bir cümle sarfetti eşine ve kızına.

Hoşbulduk diyerek sarıldı eşi ve kızı Oğuz'a. Yemekler yenildi o akşam mutlu aile tablosu tekrar çizilerek gece son buldu, taa ki sabah alarmı çalana kadar..

06.40 ,

Oğuz yatağından kalkarken eşinin üzerini örttü, elini yüzünü yıkadı traşını olduktan sonra da giyindi ve çıktı evden. Arabasına bindi anahtarı çevirdi çalışmadı, çevirdi yine çalışmadı, çevirdi çevirdi derken en sonunda canına da tak etti Oğuz'un.

Tabii İstanbul'un buğulu kokusunu aldın yine çalışmamaya başladın kahrolası şey. Edremit yollarında böyle değildin ama. Ulan şu iş çözülsün ben de seni hurdaya verip yeni araba almazsam Oğuz değilim.

Son kez denedi, çalıştı araba.

Hah şöyle, nasıl da zora gelince çalışıyosun marş marş.

Emniyete geldiğinde saat 08.00i geçiyordu. Ağır ağır çıktı merdivenleri odasına doğru geçerken günlük rutin günaydın kelimelerinin yanında hoşgeldiniz başkomiserim cümlelerine de baş sallayarak ilerledi. Odasına gelirken bir gariplik fark etti. Koridorun sağ tarafında ki kullanılmayan odanın ışıkları yanıyor kapı da aralanmış duruyordu.

İstikametini kendi odasından vazgeçip o odaya doğru ilerledi. İçeri girdiğin de kendi boylarında hafif çelimsiz bir adamla karşılaştı.

- Buyrun?

- Esas siz buyrun. Bu oda da ne işiniz var? Kimsiniz?

- Ha siz. Siz Oğuz olmalısınız. Merhaba ben Müfettiş Ekrem

- Merhabalar. Ben teftişiniz bitti sanmıştım

- Hayır , daha çok görüşeceğiz buralardayım

- Görüşelim bakalım, Ekrem bey

- Ekrem yeterli

- Pekala Ekrem. Müfettiş Ekrem

Arkasını döndü ve odasına doğru ilerledi kendi kendine konuşarak Oğuz. Odasına geçip kapısını kapattığın da daha koltuğuna oturup oh çekemeden içeriye Atıf müdür girdi.

- Ne işin var senin burada daha izinin bitmedi ki senin

- Size de günaydın müdürüm. Ne demek ne işim var? Burası benim çalıştığım yer. Beni bırakalım da Ekrem kim?

- Tanıstınız demek ki

- İlk tanısmaya göre biraz fazla sırıttı. Tabi sırıtmayı gülümsemekten sanıyorsak eğee bir şey diyemem müdürüm

- Bu kadın cesedi sonuçlanana kadar bizimle beraber çalışacak Ankara'dan ataması geldi dün sabah

- Desene okeye dördüncü de bulundu

****************************

Saat 13.45 ,

Toplantı odasın da herkes masanın bir ucunda biraz gergin fazlasıyla da suskun oturuyor.

Suskunluğu Müfettiş Ekrem bozdu.

- Kadının kimliği yok mu ?

- Kadının bir kimliği olsa biz bura da elimiz kolumuz bağlı oturur muyuz? Dedi Oğuz

- Nasıl olamaz. Mutlaka bir yerler de düşmüştür. Üzerinden cep telefonu ya da ne bileyim önemli bir şey çıkmadı mı?

- Çıkmadı dedi Ziya , konuya dahil olmak için

- Ne demek çıkmadı diye ısrarla yineledi lafını Ekrem

- Müfettiş Ekrem, anlatamıyoruz galiba. Çıkmadı. Siz çok yabancı polisiye izlemişsiniz. Ama burası dizi seti değil. Ortada bir ceset var ve hiçbir delil yok anlatabiliyor muyum?

- Yabancı dizi mi? Kahkayala karışık komiksin Oğuz dedi , Ekrem

- Bundan önce nerede görev yaptınız Ekrem bey?

- Muğla. Niye ki?

- Anlaşıldı

- Anlaşılan ne?

- Bende bu rahat tavrınız nereden geliyor acaba diyordum. Meğer siz Muğla da görev yaptığınızı sanıyorsunuz. Görev dediğiniz acaba tatil olabilir mi Ekrem bey? Burası Muğla değil burası İstanbul. Tatil modundan çıkıp ciddileşebilirseniz bundan sonra ki toplantılarımız da sizi de bu odaya çağırabiliriz. İyi çalışmalar şimdiden diyerek kapıya ilerledi Oğuz.

Müfettiş Ekrem sadece dondu kaldı bu çıkış karşısında. Oğuz tam toplantı odasından çıkarken Atıf müdür odaya girdi.

- Nereye Oğuz?

- Gerçekten çalışabileceğim bir yere müdürüm. Burası çok sıcak, tıpkı Muğla sıcağı dedi derken de Ekrem'e bakarak. Detayları size tatilden henüz yeni dönen Ekrem anlatır herkese iyi çalışmalar

***********

O gün akşama kadar arkeoloji alanında gezindi durdu kimseden habersiz Oğuz. Kendi kendine sayıkladı. Bir delil bir delil ya hu mutlaka bir delil vardır diyerek cebinden çıkardığı bembeyaz nam-ı değer doktor eldivenlerini takmaya başladı. Birkaç saat aradı taradı bir tane iz bulamadı. Civarda kamera takılı bir mekan da yoktu sonuçta ıssız bir yer de bulunan bir cesetti. Ne olduğu belli olmayan. Adı bile bilinemeyen..

Telefonu çalana kadar araştırdı pes etmeden Oğuz. Arayan Ziya idi.

- Ooo Ziya. Bende bugün Başkomiserini aramayı unuttun sanmıştım söyle bakalım

- Başkomiserim bir saat önce bir ihbar aldık

- Ne ihbarı ?

- Kayalıklarda bulunan bir kadın cesedi

- Bir kadın cesedi daha mı? Diyerek telefonu kapattı Oğuz.

Eşini aradı , bu gece gelemeyeceğim hanım bir ceset daha bulunmuş dedi ve eşinin cevabına bile şans vermeden telefonu kapatıp yola koyuldu.

Bir kadın cesedi daha diyerek sayıkladı yolda giderken , bir kadın cesedi daha ...

Sır Ölüm - Gerilim ve Macera PsikolojisiWhere stories live. Discover now