۲۲ - Y İ R M İ İ K İ

1.5K 100 6
                                    

Selamün aleyküm,

Bana son bölümü sormaktasınız, bundan sonra ki bölüm son bölüm olacak ve size iki hayat çizdireceğim, hangisine inanmak istiyorsanız ya da doğru buluyorsanız, ona yönelirsiniz çünkü aklım çok karıştı, bende sevgi ve merhameti sadece böyle anlatabileceğimi düşündüm.

Sizi seviyorum,

Allah'a emanet olun.

21.11.2020

"Sevdiğinin nazı değil, kahrını çekmektir, Sevda

Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.

"Sevdiğinin nazı değil, kahrını çekmektir, Sevda."

Mevlana.

۲۲‌- 22.BÖLÜM

Kalbi kırılmış, yarım kalmış gibi hisseden bir kız çocuğum ben. Daha zorluklarız imtihanlarımı yüklenecek biri olamadım, beceremedim. Günlerdir, yüklenmeye çalıştım fakat sadece onların varlığına alışmaya çalışmış, bunu yapabilmiş. Hala sırtlanabilecek kadar imanım mı yok diye düşünüyorum?

Ölümde Allah'tandı, neden alışamadım, onun öldüğüne, neden bu denli canım yanıyor?

Her omuzumu dikleştireceğim, gözyaşlarımı sileceğim sıra neden omuzum düşüyor ve gözyaşlarım parmaklarımın üzerine bir bir düşüyordu?

"Züleyha, ne yapacağım?" Züleyha, bana üzülüyordu. Namaz kıldığıma, kuranı kerim okuduğumu her gördüğünde gözlerime umutla bakıyordu, çünkü bu dünya da her imtihanımızın karşısında Allah'a sığınmamız gerekiyordu. O, Allah'ın varlığı ile yüreğindeki yangını söndürebiliyorken ben niye söndüremiyorum?

"İstersen yaz. Annem, babanı çok severmiş. Sonra ise yazmış sonra ise yakmış, onu unutana kadar böyle sürüvermiş. İşte sonra babam gelmiş, ona alışmış, onun sevgisi altında büyümüş, olgunlaşmış ve sonra Allah, bana yeter demiş. Bunu diyebilmiş, sende de. Yaz ve yak." Ağladım daha çok ağladım.

"Ben yakamam ki, adının yazdığını kağıtları nasıl yakarım ben?" Omuzumu okşadı.

"Başka çaren yok, güzel kardeşim." Güldüm.

"Var, biliyorum vardır." Başını sağa sola salladı, yatağının üzerine bıraktığım çantamı aldım ve delicesine bir fikir zihnime ışık gibi vurdu ve oradaki yeni bitme çiçeklerime soluk oldu.

"Hira, kendine gel. Emir Esved, öldü. Delirme." Başımı sağa sola salladım, o var biliyorum.

Omzumu öyle sıkı tuttu ki Züleyha'nın gücünü şimdi kavrayabildim, elini omuzumdan şiddetle çekerek hızla evden ayrıldım.

Koştum.

Otobüs durağının olduğu E-5 geldim, arabaların hızlı geçtiği bir vakitti. Vızır vızır dedikleri bu olsa gerek, şu gönlümdeki sızıyı bastırabilecek sadece onu görebilmemdi ya da ölmem. Yoksa bu sızı beni diri diri yakacaktı biliyorum. Ben imtihanımı sırtlanabilecek biri değilim ki.

Hayatımda acılarımı görmezden gelerek yaşadım ama yine görmezden gelerek sıvışacağım bir konu değildi ki bu. Her görmezden geldiğimde içim daha da yandı, sanki bir kor ateş, gönlümün her köşesine kıyın kıyın batıyordu, gözümdeki yaşlar kurumuyordu.

Kaldırımdan indim, arabaların üzerine doğru yürümeye başladım. Yıllar evvel bir video izlemiştim, adam intihar ediyordu ama sanki ayakları o tren rayına yürürken istemeye istemeye zorla kendini dirite dirite yürüyordu, o sonra hamle de can çekişirken ölmek istemediğini o zaman anladım. Şu anda öyle bir kavramdı, ben yürüyorum ama ayaklarım istemiyor, sanki ayaklarımın üstüne tuğla koymuşlar da öyle yürüyorum.

Omuzumdan sıkı bir kavrayışla kendimi kaldırımın dibinde kolları arasına alınmış küçük bir güvercin yavrusu gibi hissettim. Koca bedenin arasında tir tir titriyordum, kemiklerim acıdan sızlıyordu.

"Kızım, sen gerçekten salaksın." Duyduğum hakarete bile kulak asmadım, kendimi gökyüzü arasında sıkılmış, ince bir halatın üzerinde, tam hayat çizgisinde sallanıyormuş gibi hissediyorum.

Tam da şu anda.

Başımı kaldırdım, onu gördüm. Gözlerime umut dolu bakıyor, gönlünü gönlümle paylaşmak için can atan gözleri hüzün dolu bir adam ile karşılaştım.

"Yorgunum." Omuzlamam gerek yükü hatırlatırcasına sarıldı bana, sırtlanmam gerektiğini fısıldırıyordu sanki.

"Ben varım."

"Kaldıramıyorum, o yığıntının arasında can veriyorum." Gülümseyişini gördüm, çok kırık bakıyordu.

"Beraber sırtlanırız, vallahi istesen bütün yükünü ben taşırım ama biliyorum, omuzun üşür senin." Yüzüne baktım uzun uzun, gülümsedim.

Aylar içinde belki bu kadar içten gülümseten tek kişiydi. Benim yüküme taliğ olacak kadar kendini bana zırh bilmiş bir adamdı. Ona uzun uzun baktım, unutmamak için.

Onu bugün bana vaad ettiği şeyi unutmamak için.

"Emir Esved?" İster istemez ağzımdan dökülüverdi, sanki aramızdaki varlığını hatırlatırcasına.

"O da isterdi, biliyorum çok kıskanç bir adamdır, sevdiğini, sevdiğine bile paylaşmak istemez ama sen gül diye isterdi."

"Güler miyim sence?" Gülümsedi.

"Gülersin." Kollarından ayrıldım ve o salıncaktan düşmem için biri geldi, kucağına aldı koca cüssesi ile beni.

Yükümü beraberce taşıdık, büyüdük ve büyütük.

İkimizde bu dünyanın ne olduğunu kavrabildik ve Allah için yaşamayı öğrendik.

Belki Züleyha, doğru söylemiştir diye içimden geçirmiştim değil mi? Annesi için dedikleri doğru değil mi?

Doğru, acını sırtlanabilecek biri girdiyse hayatına bu doğruydu.

Fakat onu yıkan bir gerçek daha vardı, benim unutamadığım bir gerçek ve biliyorum ki, o benden daha güçlüydü. Bana ve ona rağmen yaşadı o, bu yüzdendi belki o minnetim, hayranlığım.

Belki, onun yamacından bir kere bile ayrılmamamın sebebi onun şefkatindendi ya da sevgisinden.

Ama biz yüklerimizin altından kalkabildik, hayatımızda ne olursa olsun devam ettik.

Netice de imtihandı bu hayat, bundan fazlası değildi.

Dünyaya, dünya kadar değer verirsen dünya kadar derdin olurmuş, öyle derlerdi değil mi?

...

Bir daha ki bölüm son söyleyiş olacak.

Bir hayatında sonuna geldik binevi, sizi seviyorum.

Bu kurgumdan sonra Mûtenâ adında kurgum ile devam edeceğim, haberiniz olsun.

Kendinize iyi bakın,

Allah'a emanet olun.

Selam ve dua ile :)

Yolumdaki Hira - TamamlandıTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang