xıv

83 18 63
                                    

Sargılı koluma bakıp iç geçirirken kırılmamış olduğu için dua ediyordum. Aptal yüzünden neler çekiyordum. Âşıkmışmış.

Âşıkmış.

Hayır, aşk olduğunu düşünmüyordum. Bu yaşta aşk zordu ancak hoşlanmış olabilirdi. Kaldı ki kişiliğimi bilmiyordu, onu ilk kez dün görmüştüm. Bu yaşta aşk bana düşmezdi, mucizelere inanmıyordum.

"Ne o, öyle kara kara düşünüyorsun?"

Duyduğum sesle kalbim hızını değiştirirken kaskatı kesildim. Arel gelmişti. Gerçekten de dün konuştuğumuz gibi onu boğmam için mi gelmişti yoksa?

"Neden geldin?" dedim hızlıca sınıfa bakarken, birkaç kişi vardı sadece ve ben umurlarında değildim. Bu iyiydi, dedikoduların konu olmak istemiyordum bir kez daha.

"Geleceğimi söylemiştim," dedi ve ellerini iki yana açıp sıramın yanına otururken sesin yükseltti. "Boğ beni karıcığım!"

"Ne diyorsun, sussana be!"

Bir an içimdeki siniri kontrol edemeyerek çimdik attım ve kolunun acısıyla çığlık attı. Tamam, bunu beklemiyordum işte.

"Şey.. ben.. özür dilerim, bu kadar acıyacağını tahmin etmemiştim."

"Maşallah sondaj kuyusu açtı kız," dedi oflamaya devam ederken. "O ne çimdikti arkadaş, ben böyle şey görmedim!" Ardından gözlerime baktı. "Eşsiz olduğunu biliyordum!"

Manyamıştı bu. Bir de ciddi ciddi dinliyordum.

"Git şu sınıftan Arel!"

"İsmimi söyledin, duydum! Ya rabbelalemin ölsem de gam yemem artık!"

Korkmaya başlıyordum ve sıramdan kalktım, ondan uzak bir şekilde sınıftan çıktım ve hızla ilerlemeye başladım uzun koridorda. Sargılı kolum tutulunca sinir kat sayım hayli yükselmişti.

"Ne tutuyorsun kolumu geri zekâlı?!"

Ne olmuştu bana bilmiyordum ama bugün ağzıma geleni söylüyordum, hiç çekinmem yoktu. Ama Arel'i görünce "He, sen miydin," dedim ve önüme dönüp yürümeye devam ettim. Bir dakika. 

Geri dönüp Arel'in üstüne yürümeye başlayınca "Vasiyetimdir, kitaplarımı sen al," dedi ve merdivenlerden aşağı inmeye başladı hızla.

"Vasiyetimdir, kitaplarımı sen al."

Kitaplarını bana veriyordu demek, ben ne yapmıştım da böyle güzel bir yüreğe sahip olmuştum? Sahip olmak derken, Açelya? Kesinlikle ben de deliriyordum.

İndiği merdivenlerden hızla inerken yanından geçtiklerimin yüzüne bakıyordum ama hiçbiri değildi. En aşağıya inince sınıfına gitmek üzereyken kantindeki kolunun arkasın saklanan bir tutam koyu kahve saç gördüm.

Oraya gidince yanılmadığımı anlamıştım, Arel tam karşımdaydı.

"Hayvan, vur koluma kaç! Ne demek bu?!"

"Şşşt güzel Açelya'm, olmaz ama böyle herkes bize bakıyor güzel Açelya'mı görüyor ben rahat duramam ki. Gel şuraya oturalım."

"Bana şöyle seslenme!"

Herkesin bize baktığını ben de fark edince utançla eğdim başımı ve en arkadaki masaya gittim. İnsanları görmek de duymak da istemiyordum.

Önümde beliren gölgeyle dişlerimi dudağıma bastırdım, Tuğçe olamazdı değil mi?

"Kaldır kafanı güzel Açelya'm, hadi gül bana."

Arel'di, ardımdan gelmişti.

"Rezil oldum, yine aramdan konuşacaklar," diye mırıldandım gözlerim dolmasın diye olağanüstü bir çaba sarf ederken. O ise yanıma çekti sandalyesini ve kollarını minik gövdeme sardı, ceketinin içine girdiğimde iki şeyin farkına vardım: Üşümüştüm ve o fazla büyüktü.

"Öyle bir şey olmayacak," dediğinde derin bir nefes aldım ve en minik hücreme kadar onunla doldum.

"Sen ne yaşadığımı bilmiyorsun," derken sımsıkı bastırdım gözlerimi.

"Ama her daim yanında olacağım," dediğinde kendimi sıkmayı bıraktım ve ceketinin içinden iri gövdesine sarıldım.

"Bunu bir söz olarak kabul ediyorum?"

"Söz, güzel Açelya'm. Bir çiçek ve bir kadın. Ben ikisini de kaybetmek istemiyorum." Derin bir nefes aldığında göğsüne yaslı başım da havalandı. "Hadi şimdi şu çikolatayı ye, en sevdiğinden aldım."

-

Arkadaşlar. Neden. Ben. Onlar. Böylesine sevgi.

ÇOK GÜZEL LAN AĞLAYACAĞIM, ALLAAAH, ÜHÜÜÜV

acıyor canı saat 23.32'deOnde histórias criam vida. Descubra agora