xxııı

72 19 83
                                    

Eylül 2016

Küçük kız hızla bastı zile art arda, sustuğu her an tekrar tekrar çalıyordu. 11 yaşındaydı ve minik elleri bu işi marifet bellemişti. Kapı nihayetinde açıldığında annesi her zamanki ifadesiz yüzüyle karşısındaydı.

Annesine baktığında aynaya bakarmış gibi hissederdi, fiziksel olarak o kadar benzerlerdi. Aynı koyu kahve saçlar, koyu kahve gözler, aynı burun ve yüz şekli. Yalnızca, Açelya'nın daima gülümseyen dudaklarının aksine annesininki ona baktığında düz bir çizgi hâlini alırdı.

"Anneciğim, o kadar güzeldi ki okul!"

Annesinin heyecanına ortak olmasını bekledi, birkaç kelam etmesini. Lâkin elde bir şey yoktu, sadece geçmesi için kenara çekilmişti.

Açelya o heyecanla ayakkabılarını çıkarmayı unutup içeri bastığında annesi hızla ittirdi kızını dışarı.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen, hizmetçin mi var temizleyecek?!"

Kadının haykırışı apartmanda yankılanırken Açelya merdivenin trabzanına tutunarak düşmekten son anda kurtuldu.

"Özür dilerim," diyebildi firarını engelleyemediği birkaç hıçkırık arasından. "Ben temizlerim."

"Gerek yok," dedi kadın sert sesiyle. "Ama akşam odandan çıkmak yok!"

"Ama anne, çizgi film-"

"Çizgi film de yok!"

Kadının bağırışı yeniden apartman boşluğuna dolarken Açelya gözyaşları arasında ayakkabılarını çıkardı usulca. İçeri geçerken neye üzülsün bilemiyordu; annesinin ona tahammül edemeyişine mi, en sevdiği çizgi filmini kaçıracak oluşunu mu? Üstelik babası işi gereği şehir dışındaydı ve onu kurtaramazdı.

Ellerini yıkadıktan sonra her zamanki gibi bir şeyler atıştırmak için mutfağa gitti. Okuduğu okul sabahçı-öğlenci olarak ikiye ayrılıyordu ve Açelya öğlenci gruptandı. İlk defa kantinden almıştı yemeğini ve tecrübesizliği onu yarı yolda bırakmıştı; yetmemişti ve acıkmıştı.

"Ne yiyebilirim?" diye sordu küçük kız annesine beklentiyle bakarak. Her şeye rağmen gülümsedi gözyaşlarıyla tezat bir görüntü sunsa da.

Annesi bir şey söylemeden dolaptan bir tabak çıkardı ve buzdolabından aldığı birkaç parça ile soğuk sandviç hazırladı. Açelya'nın sandalyesinin önüne bıraktı ve mutfaktan çıktı.

Açelya yerine otururken hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Annesinin bu hâli yıllardır böyleydi. Sandviçinden bir ısırık alırken düşünüyordu da.

Yıllardır hiçbir sevgi sözcüğü bahşetmemişti annesi ona, saçını okşamamış ve yüzüne gülmemişti. Tek bir an, diye düşündü. Bana güldüğü tek bir an var mı? Düşündü, düşündü, düşündü ama bulamadı. Annesi ona başkalarının yanında bile gülmeye tenezzül etmemişti.

Sandviçini yarım bıraktı, annesine neden kendisini sevmediğini soracaktı. Dediği her şeyi harfiyen yapıyordu, gözüne girmek için çabalıyordu ancak kadın, onu umursamıyordu. Ne hata yapmıştı bu kadar, ne günah işlemişti minik hâliyle?

Annesini salonda televizyon seyrederken buldu. Aslında kanal açıktı fakat gözleri boşluğu seyreder gibiydi daha çok.

"Anne?" diye seslendiğinde kadının yüzü kasıldı, bunu fark edebilmişti uzakta da olsa. Yanına vardığında omzuna dokundu ince parmaklarıyla ve yeniden seslendi. "Anne?"

Annesi hışımla kızınım eline vurdu ve "Dokunma bana!" diye bağırdı. Açelya elini geri çekti sanki kızgın bir demire dokunmuş gibi, kızarmış elinin acısını saklamayı başardı.

"Anne, beni neden sevmiyorsun?"

İşte sormuştu. Cesaretini toplamak için karşısında bunu bekleyeceğini düşünmüştü ancak bir anda söyleyivermişti işte.

"Ben ne yaptım sana?" diyerek devam etti Açelya. "Nasıl bir zarar verdim?"

"Ne mi yaptın?" Kadın isterik bir şekilde güldü ve uzandığı koltuğa oturdu. "Ne mi yaptın?!" Bir sorudan çok sitem vardı sesinde ancak Açelya bunu anlayamayacak kadar küçüktü.

Başını olumlu anlamda sallayarak meraklı gözlerini annesininkilere dikti.

"Sen benim hayatımı çaldın!" Kadın artık duramıyordu. Kızının eve gelişinden evvel bir şeyler atıştırmış ve biraz içmişti. Kocası sürekli olarak kızlarına olan yaklaşımını değiştirmesi gerektiğini ve belki yeniden tedavi almasının uygun olacağını söylüyordu. Fakat kadın yalnızca kocasını seviyordu, kızını değil.

"Çalmadım," dedi Açelya önüne düşen bir tutamı kulağının arkasına sıkıştırırken.

"Çaldın! Senden nefret ediyorum! Sana hamile kaldığımda ölmen için her şeyi denedim ama işte hayattasın ve karşımdasın! Keşke doğmasaydın, Açelya; lanet olsun doğduğun güne! Doğduğunda da seni öldürme arzum bir an bile azalmadı! Geber, Açelya, geber bir köşede ve çık hayatımdan! Senin yüzünden kariyerimden oldum, güzel vücudumdan oldum, kocam bana olan sevgisi sana da paylaştırdı! Sırf o istiyor diye mutlu olsun diye seni hayata getirdim. Bana ne zarar mı verdin? Hah, hayatımı bitirdin benim; hayatımı!"

Kadın ayağa kalkmış ve öfkeyle kızına yürümeye başlamıştı. Açelya korkuyla gerilerken annesi etrafına baktı, eline aldığı yastığı hiç düşünmeden ve acımadan kızına fırlattı. Açelya bundan kaçsa da bu durum annesini daha fazla öfkelendirmekten, kinlendirmekten başka işe yaramadı.

"Geber Açelya, lanet olsun sana! Bir çiçek olamayacak kadar siyahsın sen!"

Açelya hızla odasına koştu, daha önce de böyle patlama anlarına şahit olmuştu fakat bu kadar şiddetli değildi. Babasının sözleri geldi aklına.

"Eğer ben evde değilsem ve annen sana çok kızarsa, ortadan kaybolmanı söylerse odana git; güzel kızım. Kapını kilitle ve bu minik telefonla beni ara. Bu bizim aramızdaki ufak bir sır, tamam mı? Başka kimse bilmesin."

Kapısını kilitledi ve sakladığı yerden minik telefonu çıkardı. Rehberde kayıtlı tek numarayı, babasını aradı. Hıçkırıklarını kontrol edemiyordu, yaşları güzel yüzünü kaplamıştı.

"Efendim kızım?"

Adamın sesi endişeliydi çünkü bu numaradan gelen arama bir kavganın habercisiydi.

"B-babacığım," dedi sesin hakim olmaya çalışarak. "Bana annem çok kızarsa aramamı söyledin aama ölmemi isterse ne yapmam gerektiğini söylemedin."

Adam duydukları ile şok oldu. Eşini böyle bir şey yapmaması için birkaç saat evvel yeniden tembihlemişti ancak bu sefer iş, sandığından da büyüktü.

Ve Açelya, annesinin onu sonunda kabul ettiği üç yaşında doğdu ve doğmaması gerektiğini öğrendiği on bir yaşında öldü.

Üstelik annesine göre bir çiçek olamayacak kadar da siyahtı ancak yıllar, onun eşsiz bir Siyah Lale olduğunu ortaya çıkaracaktı.

Yine de bu yıllar boyunca annesinin sesi kulağında yankılandı: "Keşke doğmasaydın, Açelya; lanet olsun doğduğun güne!"

acıyor canı saat 23.32'deWhere stories live. Discover now