91 22 39
                                    

"Hey, domates!"

Duyduğum sesle bıkkın bir nefes verdim. Kilolarım ve ani duygu değişimlerimde yüzümün kızarması nedeniyle bana takılan isimdi.

Kafamı çevirip kimin seslendiğine baktım, uzun boylu bir erkekti.

"Ne var?" diye mırıldandım. Koridorda aramızda bulunan birkaç adımı kapattı ve yanımdan geçerken kolumdan tutup çekiştirdi. Bir sınıfın kenarında durdurdu, resmen peşinde sürüklenmiştim.

"Necla hocayla bayağı sıkı fıkı olduğunuzu duydum," deyip pişkin pişkin sırıttığında konuyu anlamıştım. Necla hocaya bunu yapamazdım.

"Hayır," diye fısıldayarak hızla uzaklaşmaya başladım fakat ellerini yine kolumda hissettim. Refleks olarak geri çekmek istedim ancak parmaklarını sıktı.

"Yapacaksın, bu dersten kalamam!"

Onlara karşı çık ve dik dur, güzel Açelya.

Yapabilirdim, değil mi?

"Hayır," dediğimde sesim kendimden emin ve sert çıkmıştı, bu yüzden mutlulukla ağlayabilirdim sanırım.

"Ne dedin sen?" Sesi yüksek çıkmıştı ve bu tarafa çatık kaşlarla gelen nöbetçi tarih öğretmenimin kaşları daha da çatılmıştı.

"Ne oluyor orada çocuklar? Ayrılın bakayım, kızı neden tutuyorsun oğlum?"

Bu adam artık en sevdiğim öğretmendi. Necla hocadan sonra tabi.

"Yok bir şey hocam," dedi ve bana öldürücü bir bakış atarak ortamdan ayrıldı. Tarih öğretmenim Devrim hoca "İyi misin kızım," diye sordu.

"İyiyim hocam, ders özeti meselesi."

İnanmayan bakışlar atsa da üstelememeyi tercih etti.

"Peki madem."

Gülümseyerek koridorda nöbetine devam ederken kendimi az ilerideki tuvalete attım. İçerideki birkaç kızın iğneleyici bakışlarını umursamayıp bir kabine girdim ve kilitledim. Ellerimi hızla inip kalkan göğsüme bastırdım. Gülümsedim.

Yapmıştım.

Başarmıştım.

Telefonumu çıkarıp bir mesaj yazdım.

Açelya: Sanırım görünmez değilim.

acıyor canı saat 23.32'deHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin