xxıı

63 18 51
                                    

22, 23 ve 24. bölümler cânım güzel Sophie'ye watsonai 
Çokça sevgi çokça hasret <3

He, bir de bu üç bölümü arka arkaya paylaşıyorum; sırayı karıştırmayın bebişler.

-

Eve vardığımda hediyelerimi odama bıraktım ve üstümü değiştirdim. Ders çalışmak için masama oturdum. Bir süre sonra babam kapımı tıklattı.

"Açelya, girebilir miyim kızım?"

"Girebilirsin," dediğimde babam gülümseyen çehresiyle odama girse de mahcupluğunu seçebiliyordum ancak onun bir suçu yoktu ki.

"Annen doğum gününü kutlamak üzere bir yemeğe çıkmamızı önerdi. Ne dersin?"

"Gerek yok," dedim önüme dönerek. "Ders çalışmam lazım."

"Açelya, lütfen kızım," dedi, sesinin titreyişini hissetmek beni üşütmüştü. "Her şeye rağmen o senin annen."

"Maalesef." Ciddi bir sesle konuştum. "İstemiyorum. Çok isterse kendi çıkıp yiyebilir istediği yerde, belki yine içip bu anı unutmaya çalışır. Eve döndüğünde keşke doğmasaydın, der. Veya bana lanetler okur falan. İsterse o gidebilir."

Anılar zihnime hücum ederken derin bir nefes aldım ve başımı eğdim. Kalemi elimde çevirirken güzel şeyler düşünmeye çalıştım. Güzel şeyler... Arel. Arel beni olduğum gibi kabul etmiş ve sevmişti. Bana bugün iyi ki doğdun demişti gözlerime bakıp gülümseyerek. "İyi ki doğdun."

"Geçen sefer de böyle yapmıştın. Aranızdaki bağın zayıf olduğunu biliyorum."

Aramızdaki tek bağ, kan bağı; baba. Zayıf bile olsa gönül bağımız yok bizim. Hiçbir zaman da olmadı.

"Baba-"

"Ama koparma onu. Zayıf da olsa söküp atma. Annen o senin, sen onun kızısın."

"İstemiyorum!"

Sesim yankılanırken odamda, babam "Tamam kızım," deyip odadan çıktı. Anlaşılan o da bu sefer uğraşmayacaktı, anlaşılan o da boşa olduğunu anlamıştı bütün ricaların.

Kapı kapandığında ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra, omuzlarım sarsıla sarsıla. Saatlerce. Oturduğum yerden kımıldamadan.

Yıllardır anne sevgisine muhtaç bir çocuktum ve bir süre sonra o çocuğu öldürmüştüm. Büyümüştüm. Doğum günlerini kutlamayı bırakacak kadar büyümüştüm.

Nihayet saate bakmayı akıl edince saatin 23.31'den 32'ye değiştiğini gördüm. Acıyordu canım 23.32'de fakat duyulmuyordu çığlıklarım.

Ekranını kapatıp yatağıma kıvrıldığım an telefonum titredi. Bir mesaj gelmişti.

Okuduğumda anladım, çığlıklarımın duyulması için can kulağı ile dinlenmesi gerekiyordu.

Mesajla gülümsedim, artık canım acımıyordu.

acıyor canı saat 23.32'deWo Geschichten leben. Entdecke jetzt