2.2

127 7 0
                                    

Ayaktakımı Üstüne

Hayat bir haz kaynağıdır. Fakat ayaktakımının içtiği pınarlar zehirlenir.

Ben bütün temizlere vefalıyım. Fakat sırıtan ağızları ve pislerin kokusunu sevmem. Onlar gözlerini pınara dikerler ve iğrenç gülüşleri pınardan yansır.

Uçarılıklarıyla kutsal suyu zehirlediler ve kirli rüyalarını neşe diye yorumlarken, kelimeleri de zehirlediler.

Yaş kalplerini, ateşe yaklaştırırlarsa alev sönükleşir. Ayaktakımının ateşe girdiği yerde bizzat ruh yanar kavrulur.

Onların elinde meyve buruşur ve çürür. Onların bakışları meyve ağacını dal gibi kurutur ve çürütür. Hayattan elini çeken bazısı, yalnız ayaktakımından ayrılmış oldu. Çünkü o pınarda, alevde ve meyvede ayaktakımıyla ortak olmak istemedi.

Ve bazıları kirli devecilerle birlikte sarnıcın etrafında oturmamak için çöle gittiler ve yırtıcı hayvanlarla birlikte susuzluk çektiler.

Birer yıkıcı olan ve meyve ağaçlarına dolu gibi gelen bazıları, yalnız ayaklarını, ayaktakımının boğazına tıkamak ve seslerini kesmek istediler.

Bana en çok bulantı veren lokma, hayat için düşmanlığın, ölümün ve azap çarmıhlarının gerekli olduğunu bilmek değildir.

Tersine bir zamanlar hayatta ayaktakımına da ihtiyaç var mı diye sordum ve az kalsın bu soru yüzünden boğuluyordum.

Zehirlenmiş pınarlar, pis kokan ateş, kirlenmiş rüyalar ve ekmek içinde kurt gerekli midir?

Kinim değil, tiksintim hayatımı kemiriyor.

Ah, ayaktakımını da zeki bulduğum zaman zekâdan da iğrendim.

Hükümdarların hükmetmekten ne kastettiklerini öğrendikten sonra onlardan da yüz çevirdim. Onlar ayaktakımıyla ortak olarak iktidar için sahtekârlık etmeye, hükmetmek diyorlar.

Yabancı dil konuşan uluslar arasında kapalı kulaklarla oturdum, ta ki sahtekârlık laflarını ve iktidar pazarlıklarını duymayayım.

Bütün dünler ve bugünler içinde, burnumu tıkayarak ve isteksiz geçtim. Gerçekten, bütün dünler ve bugünler kötü kokuyor. Gerçekten, bütün dünler ve bugünler ayaktakımının kötü kokusunu yayıyor.

İktidar, yazı ve haz ayaktakımına uzak kalmak için uzun zaman dilsiz, sağır ve kötürüm gibi yaşadım.

Ruhum, zorlukla ve dikkatle merdivenleri çıktı. Bunlar ferahlatan haz sadakalarıydı. Körün hayatı asa ile sürünerek geçti.

Bana ne oldu böyle? Tiksintiden kendimi nasıl kurtardım? Gözümü kim gençleştirdi. Ve ayaktakımının bulunmadığı pınarların yüksekliğine nasıl ulaştım?

Tersine, tiksintim mi bana kanat ve pınarı sezen kuvveti yarattı?

Gerçekten, haz pınarını tekrar bulmak için en yükseklere çıkmam gerekti.

Onu buldum kardeşlerim. Burada, en yüksek yerde haz pınarım fışkırıyor. Burada hiçbir ayaktakımının katılmadığı bir hayat vardır.

Zevk pınarı, akışın bana pek hızlı geliyor! Ve çok defa kadehi doldurmak isterken boşaltıyorsun. Sana daha alçakgönüllü yaklaşmayı öğrenmeliyim. Kalbim sana doğru çok hızlı akıyor.

İçinde kısa, sıcak, ağır, mutlu yazımın yandığı kalbim. Benim yaz kalbim. Senin serinliğine, nasıl özlemdir!

Baharımın durgun gamı geçti. Haziranda görülen kar yumaklarımın hırçınlığı geçti. Tamamen yaz ve yaz öğlesi kesildim.

Böyle Buyurdu ZerdüştWhere stories live. Discover now