4.1

70 4 0
                                    

***

"Ah, dünyada acıyanların yaptığı çılgınlığı kim yapar. Ve acıyanların deliliklerinin neden olduğu acıya ne neden olabilir? O sevenlere yazık olsun ki acımalarından daha üstün bir yüksekliğe sahip değillerdir. Bana bir gün şeytan şöyle dedi: "Tanrının bile bir cehennemi var. Bu onun insanlara olan sevgisidir. " Geçenlerde ondan şu sözü dinledim: Tanrı öldü, insanlara olan acıma duygusu yüzünden öldü." Zerdüşt

Bal Kurbanı

Zerdüşt'ün ruhunun üstünden yine aylar ve yıllar geçti. O, bunun farkında olmadı, fakat saçları ağarmıştı. Bir gün mağarasının önünde bir taşın üstüne oturup sakin sakin uzaklara bakarken -oradan deniz ve zikzaklı uçurumlar görünür-, hayvanları düşünceli düşünceli etrafında dolaştılar ve sonunda karşısına geldiler ve dediler ki:

"Zerdüşt, kendi mutluluğuna mı bakıyorsun?"

"Mutlulukta ne var?" diye cevap verdi Zerdüşt, "Çoktandır mutluluğa baktığım yok. Ben eserime bakıyorum." Hayvanları:

"Ah Zerdüşt!" dediler, "İyi şeylerden bıkkınlık getirmiş bir adam gibi konuşuyorsun. Mutluluğun gök mavisi gölünde yatmıyor musun?" Zerdüşt, "Çapkın, deliler!" dedi ve güldü, "Simgeyi ne güzel seçtiniz! Fakat bilesiniz ki benim şansım bir su dalgası gibi değil, bana baskı kurar, benden ayrılmak istemez. Erimiş zift gibidir."

O zaman hayvanları yine düşünceli düşünceli, etrafında dolaştılar ve tekrar karşısına dizilerek dediler ki:

"Zerdüşt, bu nedenle olacak ki saçın gümüş gibi ağardığı halde yüzün sarardı ve karardı. Bak, ziftinin içinde oturuyorsun."

"Ne söylüyorsunuz hayvanlarım," dedi Zerdüşt ve güldü, "gerçekten, ziftten söz etmekle günah işledim. Benim başıma gelen, bütün olgunlaşan meyvelerin başına gelir. Kanımı koyulaştıran ve ruhuma durgunluk veren, damarlarımda toplanan, baldır."

"Zerdüşt," dediler hayvanları ve ona yaklaştılar, "öyle olacak, fakat bugün yüksek bir dağa çıkmak istemez misin? Hava çok açık ve bugün dünya her zamankinden daha iyi görülür." "Evet, hayvanlarım" dedi Zerdüşt, "gerçekten gönlüme uyan iyi bir öneride bulundunuz. Bugün yüksek bir dağa çıkacağım. Fakat bana orda bal hazırlayın. Sarı, beyaz, halis, buz gibi serin petek balı. Biliniz ki orda bir bal kurbanı vermek istiyorum."

Zerdüşt, yükseğe çıkınca kendisine eşlik eden hayvanları geri çevirdi ve kendisini yalnız buldu. O zaman bütün kalbiyle güldü, etrafına bakındı ve şöyle dedi:

"Kurbanlardan ve bal kurbanlarından söz edişim sözümün bir hilesi ve gerçekten faydalı bir delilikti. Bu dağ tepesinde, yalnız mağarasında ve yalnız hayvanlar arasında olduğumdan daha serbest konuşabilirim.

Neyi kurban etmeli? Bana armağan edilen şeyi israf ediyorum. Bin elle israf ediyorum. Nasıl, buna nasıl kurban vermek denir?

Bal arzuladığım zaman yem ve ayıların ve acayip kuşların da dillerini yalayarak arzuladıkları tatlı bir şurup ve lapa istemişim. -Ve o köpek ki ancak avcı ve balıkçılara gerekli olur!- Eğer dünya karanlık bir hayvanlar ormanı ve vahşi avcıların eğlence bahçesi ise ben uçurumlu, zengin bir deniz görmeyi tercih ederim. İlahların bile arzu duydukları, balık ve yengeçlerle dolu bir deniz ki ilahlar burada balıkçı ve ağ atıcısı olurlar. Dünya irili ufaklı acayip şeylerle bu kadar doludur.

Hele insan dünyası, insan denizi! İşte ben altın oltamı ona daldırıyorum ve diyorum ki: "İnsan uçurumu açıl!

Açıl ve balıklarını, parlak yengeçlerini bana fırlat! Bugün en iyi yemimle en tuhaf insan balıklarını yemleyeceğim!

Böyle Buyurdu ZerdüştWhere stories live. Discover now