3.5

69 3 0
                                    

İyileşen Hasta

1

Zerdüşt, mağarasına döndükten az sonra bir sabah, bir çılgın gibi yatağından fırladı, korkunç bir sesle haykırdı ve yatakta birisi daha varmış da kalmak istiyormuş gibi bir durum aldı. Zerdüşt'ün sesi duyulunca hayvanları irkilerek ona yaklaştılar ve Zerdüşt'ün mağarasına civar mağaralardaki bütün köşe bucaklardan bütün hayvanlar uçarak, sürünerek, sıçrayarak fırladılar. Fakat Zerdüşt şöyle konuştu: "Uçurumlu düşünce, derinliklerimden yukarı çık! Uykucu solucan, ben senin horozun ve tan zamanınım. Haydi, haydi sesimden uyan!

Kulaklarının tıkacını aç. Dinle! Çünkü ben seni dinlemek istiyorum! Haydi, haydi! Burada mezarlara dahi dinlemeyi öğretecek kadar gök gürültüsü var.

Gözlerinden uykuyu, körlüğü ve bütün ahmaklıkları sil. Beni gözlerinle de dinle. Benim sesim anadan doğma körler için de bir şifadır.

Ve bir defa uyanınca artık sonsuza kadar uyanık kalmalısın. Koca nineleri, tekrar uyusunlar diye, uykularından uyandırmak bana yakışmaz.

Kımıldıyor, geriniyor, horluyor musun? Haydi haydi horlama konuş! Tanrısız Zerdüşt, o tanrısız seni çağırıyor!

Ben Zerdüşt; hayatın sözcüsü, acının sözcüsü, çevrenin sözcüsü; seni en uçurumlu fikrim seni çağırıyorum!

Yaşasın! Geliyorsun, seni dinliyorum. Uçurumun konuşuyor. En derin yerimi aydınlığa çıkardım. Yaşasın, haydi, ver elini ha! Bırak! Ha ha! Tiksinti, tiksinti, tiksinti. Yazıklar olsun bana!

2

Fakat Zerdüşt bu sözleri söyler söylemez, bir ölü gibi yıkıldı. Ve uzun zaman bir ölü gibi kaldı. Kendine geldiğinde solgundu. Titriyordu ve kalkamıyordu. Ve hayli zaman yemek ve içmek istemedi. Bu hal onda yedi gün sürdü. Fakat hayvanları gece gündüz yanında kaldılar. Yalnız, kartal yiyecek getirmek için yuvadan uçuyordu. Kartal gasp edebildiği şeyleri getiriyor ve Zerdüşt'ün yatağına koyuyordu. Bu suretle Zerdüşt çilekler, böğürtlenler, üzümler, yaban elmaları ve güzel kokulu otlar ve çam kozalakları ile çevrilmiş bulunuyordu. Ayakucunda kartalın çobandan güçlükle aşırabildiği iki kuzu bulunuyordu.

Sonunda, yedi gün sonra Zerdüşt yatağında doğruldu ve eline bir yaban elması alarak kokladı. Bu koku hoşuna gitti. O zaman hayvanları Zerdüşt'le konuşmanın zamanı geldiğine inandılar.

"O, Zerdüşt," dediler, "yedi gündür gözünü açamadan yatıyorsun. Ayağa kalkmak istemiyor musun?

Mağarandan dışarı çık! Dünya bir bahçe gibi seni bekliyor. Rüzgâr sana kavuşmak isteyen hoş kokularla oynuyor. Ve bütün ırmaklar senin peşine düşmek istiyor.

Yedi gündür yalnız kaldığın için, her şey senin özlemini çekiyor. Mağarandan dışarı çık! Her şey senin doktorun olmak istiyor!

Yoksa sana yeni ve güç bir bilgi mi geldi? Ekşimiş hamur gibi yatıyordun. Ruhun kabarıyor ve bütün kıyıları aşıyordu."

"Ah hayvanlarım!" dedi, Zerdüşt, "Gevezeliğe devam edin, bırakın ben dinleyeyim! Sizin gevezeliğiniz beni ferahlatıyor. Gevezelik edilen yerde dünya bir bahçeye benzer.

Kelimelerin ve seslerin bulunuşu ne güzel şey! Kelimeler ve sesler, sonsuz ayrılar arasında bir gökkuşağı ve ortada olan köprü değil mi?

Her ruha başka bir âlem gerek; bir ruh başka bir ruh için bir öte dünyadır.

En yakın şeyler arasında coşkun denizler, en güzel bir şekilde yalan söyler. Çünkü en küçük arayı köprülemek en zor iştir.

Benim için nasıl olur da benim dışımda bir şey bulunur! Dış yoktur! Fakat bütün seslerde bunu unutuyoruz. Ne iyi ki unutuyoruz!

Böyle Buyurdu ZerdüştWhere stories live. Discover now