4.3

67 4 0
                                    

En Çirkin İnsan

Zerdüşt, yine dağlardan ve ormanlardan geçti. Gözleri bir şeyler arıyordu. Fakat o yardım isteyen sesi hiçbir yerde göremiyordu. Ama bütün yol boyunca sevinçli ve minnettardı. "Bugün kötü başlamasına karşılık bana ne güzel şeyler getirdi. Ne tuhaf adamlar buldum.

Sert tahıl taneleri çiğner gibi onların sözlerini uzun zaman çiğneyeceğim. Dişim o taneleri, süt gibi ruhuma akıncaya kadar, çiğneyip öğütmeli." dedi.

Yol, bir kayayı dolaşmıştı ki birdenbire manzara değişti ve Zerdüşt bir ölüm diyarına girdi. Burada siyah ve kırmızı kayalar yalçınlaşıyordu. Ne ot, ne ağaç, ne de kuş sesi vardı. Bütün hayvanların, hatta yırtıcı hayvanların çekindikleri bir yerdi burası. Yalnız bir çeşit çirkin, kalın ve yeşil yılan vardı ki ihtiyarladığında ölmek için buraya gelirdi. Onun için çobanlar bu vadiye "yılan mezarı" derlerdi. Fakat Zerdüşt karanlık bir anıya daldı. Bu vadiye bir defa daha geldiğini sanıyordu. Birçok karanlık şeyler aklına geliyordu. Böylece yavaşladı, sonunda durdu. Fakat gözünü açınca yolunun üstünde, insana benzer birinin oturduğunu gördü. Ama insana az benziyordu. İfade edilmez bir şeydi. Zerdüşt'ü birdenbire, böyle bir şeyi gözleriyle görmenin utancı bastırdı. Beyaz saçlarına kadar kızarmış bir halde gözünü kaydırdı ve bu kötü yeri terk etmek için ayağını kaldırdı. Fakat o zaman ölü ıssızlığı ses verdi. Suyun, geceleyin, tıkanmış su borularında çıkardığı sese benzeyen bir uğultu ve bir hırıltı duyuldu. Sonunda bunun bir insan sesi ve bir insan sözü olduğu anlaşıldı. Şöyle diyordu:

"Zerdüşt, Zerdüşt bilmecemi çöz, konuş, konuş! Tanıktan intikam almak nedir?

Seni geriye çekiyorum. Burası kaygan buz! Dikkat et ki gururunun bacağı kırılmasın.

Kendini beğenmiş Zerdüşt, sen kendini güçlü bilirsin. Ey sert cevizler kıran, çöz şu bilmeceyi. Benim kim olduğum bilmecesini! Söyle kimim ben?"

Zerdüşt bu sözleri işittiğinde ruhunda ne geçtiğini tahmin edersiniz? Merhamet onu bastırmıştı. Birçok balta yemiş bir meşe gibi, kendisini devirmek isteyenleri de korkutacak bir tarzda yere devrildi. Fakat az sonra yine ayağa kalktı. Çehresi sertleşmişti.

Mekanik bir ses tonuyla; "Seni tanıdım," dedi, "sen tanrıyı öldürensin. Bırak gideyim.

Ey en çirkin adam; sen, seni görene, senin içini dışını görene dayanamadın, bu tanıktan intikam aldın."

Zerdüşt, böyle dedi ve ayrılmak istedi. Fakat o biçimsiz yaratık Zerdüşt'ün elbisesinin bir kenarından tuttu, yine hırlamaya ve kelimeler aramaya başladı. "Kal!" dedi, "Kal, geçip gitme, seni deviren baltayı anladım. Zerdüşt, tekrar ayağa kalkışın ne iyi!

Biliyorum, tanrıyı öldürenin halinin nice olduğunu iyi anladın. Kal burada, otur yanıma. Bu boşuna olmayacak.

Senden başka kime gideyim? Kal yanımda. Fakat bana bakma, böylece çirkinliğime hürmet et.

Ben izleniyorum! Şimdi son sığınağım sensin. Beni kinleriyle izlemiyorlar, böyle bir izlenmeyle alay ederdim, gururlanır ve sevinirdim.

Şimdiye kadar bütün başarı iyi izlenenlerin olmadı mı? İyi izleyen boyun eğmeyi kolay öğrenir. Bir defa böyle, fakat sonra.

Fakat benim kaçışım ve sana sığınışım onların acımalarındandır. Zerdüşt beni anlayan, tek ve son sığınağım, koru beni.

Tanrı öldürenin halinin nice olacağını iyi anladın. Kal burada. Fakat sabırsız adam, gitmek istersen benim geldiğim yoldan gitme. Bu yol kötüdür.

Çok laf ettiğime ve sana öğüt verdiğime kızıyor musun? Fakat bilesin ki ben o'yum, en çirkin adam.

En büyük ve en ağır ayaklar benim. Yürüdüğüm yol bozulur. Geçtiğim yolları çökertir ve harap ederim.

Böyle Buyurdu ZerdüştDonde viven las historias. Descúbrelo ahora