༺1༻

3.8K 350 341
                                    

Kimin ne düşündüğünün bir önemi yok.

"Ben ne istersem o olur."

Bu kafada takıldığı için, başka insanların ne düşündüğü, ne istediği, fikirleri, söyledikleri asla umurunda olmaz. Sabit fikirlidir.

Onu, öğretmenlerimize benzetiyorum. Onlar da bizi anlamaz, anlamak için uğraşmazlar. Suçlu taraf hep biziz gözlerinde.

Azul Chan da onlar gibi. Karşısındakinin de bir insan olduğunu asla kavrayamıyor.

Yine bir gün, bir öğrenci ile uğraşırken gördüm onu. Belli, birinci sınıftı. Zavallı... O kadar korkmuştu ki, Azul'un karşısında iki büklüm olmuştu. İşin kötüsü, herkes ortada bir zorbalık olduğunu bilmelerine rağmen film izler gibi bakıyorlardı. Duruma el atmak, küçük kızı kurtarmak için harekete geçtim ama yakın arkadaşım Seungmin, kolumdan tutarak buna engel oldu. Dönüp ona baktığımda kafasını 'yapma' der gibi iki yana salladı.

Biliyorum, Azul ile baş etmek benim yapabileceğim bir şey değil. Ama bir anlığına da olsa gözüm dönmüştü. O kız artık gerçekten durmalıydı. Yine de Seungmin gitmeme izin vermedi. Öğretmen gelip kalabalığı dağıttı ve küçük kızı sıkıştıran Azul'u götürdü. Ama ne fayda? Azul Chan'ın neredeyse her günü öğretmenler odasında geçiyor. Ama kurtulamıyoruz ondan. Atılmıyor okuldan! Her seferinde dört ayak üstüne düşüyor. Kesinlikle torpilliydi. Muhtemelen o da buna güveniyor, alt sınıfları, hatta yaşıtlarını bile eziyordu.

Küçük kız ağlayarak uzaklaştığında Azul'a öfke dolu bir bakış attım. Bayan Chaeng ile öğretmenler odasına gitmekte olduğu için bakışlarımı görmemişti elbette ama sorun değildi. Herkes onun arkasından böyle bakardı zaten. Ben de diğer kızın peşinden gittim, hiç tanımasam da.

O gün, ilk defa Azul'un sıkıştırdığı bir öğrencinin peşinden gitmiştim teselli etmek için. Çünkü sabrım taşıyordu gittikçe. Azul'u durduramıyordum bari hiç değilse diğer kişiye yardımcı olayım. Kızı boş bir sınıfta ağlarken buldum. İçeri girip kapıyı kapattım ve onun gibi yere oturarak sırtımı duvara yasladım. Kızaran yüzü ile dönüp bana baktı.

"Jeong İn sunbae?"

Cebimden peçete çıkarıp uzattım, çekinerek aldı ve gözyaşlarını sildi. Birinci sınıf öğrencileri bazen çok masum oluyorlardı ve ben onlara kıyamıyordum. Lisenin zorlukları ile tanıştıkları ilk sene ne de olsa, üstlerine gitmemek gerekiyordu. Ne yazık ki Azul Chan bunu bilmiyordu. Hayır, biliyordu. Ama umurunda değildi.

"Ağlama artık, cezasız kalmayacak."

"Azul Chan yaptıkları için ne zaman ceza aldı ki??"

Maalesef haklıydı...

"Bu defa farklı bence. Öğretmenlerin sabrı taştı, ona daha fazla müsamaha göstereceklerini sanmıyorum."

Derin bir iç çekti.
"Emin değilim... Aslında biraz da benim suçum diyebilirim az önceki olay için. Üstüne fazla gittim."

İlk defa böyle bir şey duyduğum için kaşlarımı çattım şaşkınlıkla.

"Nasıl?"

Kafasını duvara yaslayıp peçeteyi avcunun içinde tuttu. Hala kızarıktı gözleri.

"Onu en derin yarasından vurdum; Annesinden."

"Annesi ile ilgili ne yarası var?"

"Bilmiyor musun?"

"Hayır." Onun hakkında tek bildiğim berbat bir insan olduğu. Zornanın önde gideni.

En azından ben öyle sanıyordum o zamanlar...

MOKITA | Yang Jeong In Where stories live. Discover now