༺12༻

2.4K 330 498
                                    

Fotoğraf makinesini Azul'a uzattığımda, yüzündeki şaşkınlık ifadesi, gülümsememe neden oluyordu. Sevimliydi. Eline alıp öylece baktı makineye.

"Bunu gerçekten yapacak mıyız?"

"Yapmak zorundayız, Azul. O kadının gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için ihtiyacımız olan tek şey bu kamera."

Bakışlarını bana çevirdi.
"Telefonla da çekebilirdik."

Kafamı iki yana salladım.
"Telefonun şarjı uzun süre çekime dayanmaz. Sana ne zaman bulaşacağını bilmiyoruz, her an kayıtta olmalı."

İç çekerek omuz silkti.
"Pekala."

Biraz korkuyordu, gözlerine bakarak anlayabilirdiniz. Normaldi. Eğer yakalanırsa, veya o kadın kamerayı fark ederse, işte o zaman yandık. Planlarımızın suya düşmesi bir yana, Azul'un hayatı daha da tehlikeye girerdi.

Başaracağımıza inanmalıydık önce. Eh, inanmak başarmanın yarısı değil midir? Kendimize, zekamıza ve şansımıza inanmalıyız. Azul'un babasına her şeyin şeffaf tarafını gösterecektik.

"O zaman ben sınıfıma gideyim, ders zili çalmak üzere."

"Öğle arası bahçeye geliyorsun değil mi? Birlikte yiyeceğiz diye sözleşmiştik."

"Hm, geleceğim."

Azul'u, kafamı sallayarak onayladım. Kamerayı, çantasına koydu. O esnada cebimdeki kağıdı hatırladım. Ona yazdığım mektup. Verse miydim?

"İyi dersler."

Şimdi yapmazsam bir daha cesaret edemezdim.

Bileğinden tutup durdurdum ve katlanmış kağıdı avcunun içine bıraktım. Kaşlarını çatarak kağıda baktı.

"Bu ne?"

Utanarak elimi enseme götürdüm. Şu histen gerçekten nefret ediyorum!

"Dün gece yazdım... Sana. Yani! Sana derken, öyle bir anda ilham geldi. Birazcık da alıntılar yaptım. Aman, mektup işte. Sınıfta oku, ben yokken."

Azul'un dudaklarından bir gülümseme geçtiğini gördüm. Ama hemen sildi o gülümsemeyi, kafasını salladıktan sonra arkasını dönüp gitti.

Hay böyle işe! Hata mı ettim acaba? Kesin gülecek, dalga geçecek. Of Jeong In, of!

༺༻

Öğle arasında, ben; Seungmin ve Azul, bahçedeki masalardan birinde oturmuş, benim hazırladığım sandviçleri yiyorduk. Seungmin alışık olsa da, Azul çok tuhaf hissettiğini söylemişti çünkü daha önce kimse, onun için öğle yemeği hazırlamamış. Babasının umursamazlığına lanet etmiştim içimden. Kızına öğle yemeği bile hazırlamaz mı adam? Ya yemekhaneye gitmek istemezse?

Neyse. Yapmıyorsa yapmasın.
Ben üşenmem, gerekirse üç öğün yemek hazırlarım şu an karşımda oturan saykoya. İşim ne?

"Ellerine sağlık Jeong! Sevgini mi katıyorsun bunların içine, neden bu kadar lezzetli?!"

Seungmin'in saçma sapan övgüleri ile gülerek bir ısırık aldım sandviçimden. Alt tarafı sandviç, neyi bu kadar hoşuna gittiyse...

"Abartma da ye."

Ben ve Azul, hala yemeklerimizi yerken, Seungmin çoktan bitirmişti. Biraz sonra, Lee Felix gelmiş, Seungmin'e, maça katılıp katılamayacağını sormuştu. Han Jisung gelmediği için bir kişi eksiklermiş. Seungmin de seve seve gitmişti.

MOKITA | Yang Jeong In Where stories live. Discover now