༺8༻

2.7K 291 659
                                    

Bugün, onuncu kez izah etmiştim durumu Seungmin'e.

Ama anlamamakta ısrarcıydı.

"Saçma ya, çok saçma! Azul, ortaokulda birinin ölümüne mi sebep olmuş yani? Hayır, o kadarını yapmış olamaz. Mümkün değil."

Elimle, yüzümü sıvazladım. Bıkıyorum, bıkıyorum, bıkıyorum!

"Sanki ne kadar tanıyoruz da Azul'u, imkansız falan diyorsun Seungmin? Zorbanın önde gideni değil mi bu kız? Yapmış olmadığından emin değiliz."

Öfkeyle konuşmama karşılık, ciddi bir duruş aldı Seungmin.

"Jeong, zorba ve katil kavramları arasında çok büyük fark var. Sen şu zorbalık işini fazla büyütüyorsun kafanda. Kedi gibidir bazıları, pişt desen kaçıp giderler. Boyun eğmezsek onlar birer hiç. Bu yüzden; Azul'a bakarak rahatlıkla söyleyebilirim... O kız, kimseye, ölümüne sebep olacak kadar zorbalık etmemiştir. Annesinden tokat yediği gün anladım ben bunu. Sen de kavrasan iyi olur."

Zor olan da bu işte!
Beynim kabullenemiyor. Azul'un masum biri olduğu hakkında sabit bir düşünce oluşmuyor zihnimde. Kalbim mi çok kara, yoksa mantıkla hareket etmeye çalıştığım için mi böyle, bilmiyorum... Sadece soru işaretleri ile yaşamaktan nefret ediyorum.

"Öğrenmemiz gerek, Seungmin... Şu intihar eden kız. Sorununun ne olduğunu öğrenirsek, Azul'un bir suçu olup olmadığını da anlarız."

"Biz hiç karışmayalım. Geçmiş gitmiş mevzu, neden kurcalıyoruz?"

Seungmin'e baktım iç çekerek.
"Azul'un suçsuz olduğuna inanmaya ihtiyacım var..."

Yutkunduğunu gördüm.
O da biliyordu. Gerçekler, gün yüzüne çıkmadığı sürece, kalbim soğumayacaktı.

༺༻

Bir sonraki teneffüste alt kata indik. Seungmin, birini bulmuştu. Seyong ortaokulda okumuş bir çocuk. Yani Azul ile Haeri'nin gittiği okul. Çocuğa, bize bilgi verip veremeyeceği hakkında bir şeyler sormuştu. Çocuk da yardım edebileceğini söyleyince, onun sınıfına gitmek için, öğle arasından bir önceki dersin teneffüsünü bekledik.

Çocuğun oturduğu sıranın, bir önündeki sıralara oturduk. Teneffüs olduğu için fazla öğrenci yoktu sınıfta.

"Selam, Yang Jeong In ben."

Çocuk gülümsedi.
"Seo Changbin. Azul Chan ve Haeri hakkında bir şeyler soracaktın sanırım?"

"Aynen. Ama, aramızda kalırsa memnun olurum. Yani... Biliyorsun işte, pek tekin kızlar değiller."

Kafasını salladı.
"Merak etme, kimseye söylemem. Sen ne merak ediyorsun tam olarak? Her şeyi sorabilirsin. Son sene, onlarla aynı sınıftaydım. Olaylara hakimim diyebilirim."

Bu iyiydi. Şanslıydık.

"İkisi arasındaki düşmanlığın nedenini biliyorum. Azul'un sert bir mizacı olması. Annesi ile babası boşanınca da iyice içine kapanmış, bu da, Haeri ile arkadaşlıklarını etkilemiş. Buraya kadar doğru muyum?"

"Kesinlikle. Zaten çok iyi bir arkadaşlık ilişkileri yoktu, olan da bitti. Azul Chan hep içine kapanık, ama sinirlendi mi tam bir volkan oluyordu. Haeri de, onunla arkadaş olmaya çalışıyordu. Öyle olduklarını söylerdi hep, sanırım Azul'u havalı buluyordu. Onunla takılmayı marifet sanıyordu. Ergenlik işte."

MOKITA | Yang Jeong In Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin