0╰╮1

1.5K 144 30
                                    

01.02.21

_

Dizlerinin üzerinde kahverengi kapaklı eski bir defter, elinde ise tüy kalemi, kafasını kaldırıyor bakışlarını ayaklarının altındaki kayalara çarptıkça köpüren denizde gezdiriyordu. Bacaklarını sallıyor, kafasını iki yana yatırarak bir şarkı mırıldanıyordu.

Çizimini bitirdiğinde tüy kalemini yanına bıraktı ve defterini havaya kaldırdı. Çizdiği deniz kızına gülümseyerek bakarken, ne kadar da güzel çizdiğini ve yetenekli olduğunu düşünüyordu.

O sırada oturduğu yüksek kaya parçası aniden sallanmaya başladığında şaşkınca etrafına bakmış, gözleri irice açılırken sallanmanın şiddetiyle daha da köpüren, dalgaları yükselen denize baktı. Neler olduğunu düşünürken sadece bunun şiddetli bir deprem olduğunu düşünmüştü.

Neler olduğunu daha iyi anlamak için defteri cebine koymuş ve oturduğu kayalıklarda ayağa kalkmıştı. Hiddetle sallanmaya devam eden denize kısa bir bakış atmış ve bir adım öne çıkarak kendisini kayalıklardan aşağı, denize, yüksek dalgalara bırakmıştı.




Bileğini kıvırdığında kendisini Olimpos'a kadar sürükleyen dalgaların arasından çıkmış, bedenini yükseğe taşıyarak büyük sütunlarını kendisine hayran bırakan binanın girişine atlamıştı. Okyanus rengini saçlarının ucunda taşıyan tanrı, binaya girdiğinde iki büyük tanrıyı görmesiyle adımlarını yavaşlattı.

Öyle ki, üçüncü koltukta oturan tanrıyı yüzlerce yıldır görmüyor, onu tahtında oturuyor olduğunu görmek kendisinin epey bir şaşırmasına neden olmuştu. Bakışlarını babasına çevirdiğinde her zaman ki bakışlarının da hemen yanında duran ağabeyine kaymasına engel olamamıştı. Öyle ki parlayan saçları ve kendisi, kendisine bakılmasını oldukça normal karşılıyordu.

"Baba, neler oluyor?"

Poseidon kendisine yaklaşan oğluna karşılık tahtından ayrılmış ve yanına yaklaşmıştı. Elini omzunun yanına koyduğunda kulağına yaklaşmış, bu sırada oğlunun gerildiğini hissetmişti. "Ağabeyinin yanına git." Onu omzundaki eliyle yönlendirdiğinde Jeongguk, soru sormamayı seçerken yavaşça kendisine öfkeyle bakan ağabeyinin yanına ilerlemişti.

Hemen yanında durduğunda yan bir gözle ona bakmış, onun gibi ciddi görünmek istediği için kollarını göğsünde birleştirmiş ve kaşlarını çatmıştı. Bunu fark eden Yoongi ona kafasını çevirip birkaç saniye bakmış sonra geri önüne dönmüştü. Kardeşi hakkındaki düşünceleri kesinlikle sinir bozucu ve aptal olması yönündeydi.

Aklında hala soru işaretleri varken etrafa bakıyor, yavaşça dolmaya başlayan binada gözlerini gezdiriyordu.

Vaktin geçmesini isteyen Jeongguk yavaşça ağabeyinin kulağına yaklaştı. "Deniz kabuğu koleksiyonumu senin parçaladığını biliyorum." Yoongi, kardeşinin kulağına fısıldadığı cümle ile dudağının kıvrılmasına engel olamadı.

"Ben mi yapmışım? Zeus aşkına Jeongguk, ne saçmalıyorsun?"

"Rol yapmayı kes. Senin yaptığını biliyorum. Üstelik onun için ne kadar uğraştığımı da kendi gözlerinle gördün. Neden yaptın?"

"Uhm.. Açıkçası o aptal koleksiyonun parçalarını gördüğünde yüz ifadeni çok merak ettim. Meraktan yani." Jeongguk burnundan sert bir nefes verdiğinde ondan uzaklaştı ve kolları göğsünde dinlenirken sinirle ayağını belirli bir ritim ile yere vurmaya başladı. Ağabeyi kesinlikle ondan nefret ediyor asla mutlu olmasını istemiyordu.

Zaman geçtikçe Jeongguk'un merakı artıyor, gözleri üçüncü tahta oturan Hades'e kayıp duruyordu. Oysa ona bakmasa bile etrafa yaydığı auradan stersli, üzgün ve yasta olduğu anlaşılıyor gibiydi. Bu yüzden Jeongguk çareyi ağabeyine tekrar yaklaşmakta bulmuştu.

"Hades, neden burada?"

Bu sorunun nedeni bir o kadarda Yoongi merak ederken sadece kendisine söylenen bir cümleyi nefret ettiği kardeşinin kulağına fısıldamıştı.

"Oğlunu kaybetmiş."


_

Hades oğlunu kaybetmiş gel biz seni ikinci nesilleri toplamadan bi Müge Anlı'ya götürek sjdskj

Aşağısı Ceykey'in ayaklarını sarkıtarak oturduğu yer

Aşağısı Ceykey'in ayaklarını sarkıtarak oturduğu yer

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Lost Son of Hades × TaeKookWhere stories live. Discover now