0╰╮3

1.1K 130 4
                                    

03.02.21

_

Seokjin sıranın sonunda geçtiğinde Namjoon düşünmek ister gibi kafasını eğmiş ve aklından binlerce düşünce geçirmişti. Zeus, ikinci nesillerin sonunda bir araya getirdiği için mutlu olurken gururla karşısındaki tek sıraya girmiş tanrılara aynı zamanda yarı tanrıya bakmıştı. 

"Sizi bugün, bu kutsal yerde bir araya getirdim çünkü, artık bir göreviniz var. Sizler birlikte haraket ederek Hades'in kayıp oğlunu bulacaksınız."




Savaş tanrısı Chanyeol ellerini iki yana açarak kaşlarını çatmış, ve bundan sonra birlikte hareket edeceği ekibine bakmıştı. "Neden bunu yapmak zorundayız ki?" İsyan edercesine konuşmuş binadan çıktıklarını derin bir nefes vermişti beyaz bulutlarla kaplı gökyüzüne bakarken.

"Çünkü bizler ikinci nesiliz ve yüce Zeus'a itaat etmekle yükümlüyüz." Hyejin sanki o da bu durumdan pek memnun değilmiş gibi mırıldandığında kılıcını kılıfından çıkarmış iki yana sallamıştı. O sırada diğerlerinin aksine oldukça heyecanlı olan yarı tanrı konuştu. "Bence abartıyorsunuz. Çok eğlenceli olacaktır!" 

Kollarını iki yana açarak havada uçan beton yığının en ucuna gelmiş ve derin bir nefes alarak gözlerini kapatmıştı. Buraya uzun yıllardır çıkmıyordu ve şimdi kendisini ait olduğu yerdeymiş gibi hissediyordu. Dünyayı seviyordu fakat orada yaşarken hep bir yanı eksikmiş gibi de hissediyordu.

"Sen bir üstünü değiştirsene."

Jimin arkasında ki huysuz sese karşılık homurdanmış ve annesinin ona öğrettiği gibi etrafında dönmüş içindeki tanrıya seslenirken lila rengindeki toz bulutundan sonra üzerine bakmış, dayanaklı olması gereken zırhı tamamen gösterişli, yer yer mücevherle kaplıyken ona benzeyen demir botlarına bakmıştı. Ardından gülümseyerek ellerini iki yana açmış ve omuz silkmişti. 

"Savaşmak doğamda yok benim."

"Bence de çok abartıyorsunuz. Biz tanrıların aynı zamanda tanrıçaların görevi yaratıcılarına itaat etmektir." Hoseok bir elini belinde dinlendirirken birkaç adım öne çıkmış hepsine ithafen konuşmuştu. İkizi Jieun onu onaylarken Jeongguk elleri arkada birkaç adım atmış, bulundukları yüksek dağda göründüğü kadar denize bakmıştı. Bu tür durumlarda, kararsız, üzülmüş, kırılmış, korkmuş olduğu zamanda denize bakar, ferahlar daha sonra mantıklı düşünebilirdi. Gözlerini kısaca ekipteki tanrı ve tanrıçaların üzerinde gezdirdi. 

Titan Yugyeom geldiğinde beri sırıtarak Hoseok'a bakıyor, Jieun Jimin'in zırhındaki mücevherlere dokunup çok güzel olduğunu söylüyor, Hyejin ve Chanyeol kılıçları hakkında konuşurken kılıçlarının yaratıcısı olan Namjoon'a bazı sorular soruyorlardı. Seokjin en az Namjoon kadar evlendiği kişinin bir Tanrı olması şaşkınlığını yaşarken babası buraya gelmeden önce ona hiçbir şey söylemediği içinde açıkçası kızgındı. Yoongi ise mavi saçları tarafından gölgelendiği huysuz bakışlarını etrafa gönderiyordu.

Jeongguk bu durumun hala böyle devam etmesine karşı rahatsızlık duyduğunda batıdan bir rüzgâr esmiş, ve okyanusun derinliğini andıran siyah saçlarının ucundaki mavi tutamlar dalgalanmıştı. "Baksanıza, madem bir görevimiz var o halde neden hemen işe başlamıyoruz? Nereye kadar isyankâr ve huysuz davranabiliriz ki? Neslimizden bir başka tanrı kayıp, ki o tanrı yüce Hades'in oğlu. Şahsen ben onun, kaybolduğunu daha önceden öğrenseydim Zeus'un ikinci nesilleri birleştirmesine kalmadan onu aramaya başlardım."

"Maalesef ki kardeşim haklı. Hemen işe koyulmalıyız." Yoongi dağılan ikinci nesillerin arasından yürüyerek geçmiş dağın diğer ucuna ilerlemişti. Arkasını döndüğünde işaret ve orta parmağını birleştirip, alnına yerleştirmiş sonrada selam vererek konuştu. "Yeryüzünde görüşürüz." Zırhlarla kuşanmış bedenini dağın etrafına sarılı olan beton parçasının üzerinden bırakmış, mavi saçları dalgalanırken gözden kaybolmuştu.

Jeongguk ağabeyinin peşinden gitmek için arkasında koşmuş o sırada elini sallamıştı. "Görüşürüz!" Hemen ağabeyinin arkasından denize atlarken Jimin bir karış açık ağzıyla arkalarından bakmıştı. "Bende atlayabilirim acaba?" Jimin merakla o tarafa gidecekken Jieun onu zırhından tutup durdurmuştu.

"Güçlerini henüz kullanamazsın, bizimle gelsen daha iyi olur." Jimin ona hak verirken Hoseok, Jieun ve Jimin zıpladıktan sonra bulutların arasında arkalarında sarı bir ışık bırakarak kaybolduklarında Yugyeom kalanlara baktıktan sonra ilerlemeye başlamıştı. O sırada Hyejin, Seokjin ve Namjoon da yeryüzüne inmek için hareket geçtiklerinde bu durumdan hala memnun olmayan Chnayeol yanaklarını şişirip kafasını arkaya atmıştı. Kendisi hiç gitmek istemiyordu, ve açıkçası bunu zaman kaybı olarak görüyordu.

Yanında hızla geçen 'şey'le öne doğru savrulmuş bu kadar hızlı olan şeyi merak edip kocaman açılmış gözleriyle iri bedeninin sendelenmesini sağlayan ve hemen karşısında duran siyah saçlı kişiye bakmıştı. O ise kendisine gülümsemiş, birkaç adım atmıştı.

"Geliyor musun?"


_

Lost Son of Hades × TaeKookWhere stories live. Discover now