12. BİLİNMEYENLER MEZARI

529 89 81
                                    

  "Toprak' mı?" şaşkınlıkla sordu Ali. "İyi ama kendisi yardım istemişti."

"Sanırım kendince planları varmış. Yarım aklıyla zaten böyle yarım iş olur. Aptal!"

Sinirle bağırırken hızla hastanenin girişine iteklendi. Aynı durumu Ali'de yaşadıktan sonra Çetin beyin odasına götürüldüler.

*****

Toprak yavaş adımlarla babasının yanına yaklaşmaya başladı. Korkuyordu, hem de hiç olmadığı kadar. Gözlerindeki yaşları her ne kadar silsede bir yenisi ekleniyordu. Bu döngü devam edeceği için artık gözlerini silmeyi bıraktı Toprak.

"Baba.." Kendisini duymayacağını bilsede sessizce fısıldadı. Tekrar eden fısıldamaları koridordan gelen seslerle son bulmuştu. Ali'nin sesiydi bu. Ardından Deniz'in sesini işitti Toprak.
Yaptığı planın boşa çıktığı aklına gelince gözlerini yumup sinirle defalarca kez kafasına vurdu.

Bir anda aklına gelen fikirle henüz geç olmadığını düşündü. Her ne kadar babası ölmüş olsada onu bir şekilde kimse fark etmeden çıkarabilirdi. Yerde yatan babasının cesedine bakıp gözleri dolarken hızlı hareket etmesi gerektiğini fark etti. Şu anda onlarla aynı kattaydı ve hemen fark edilebilirdi.

Babasının koltuk altından omuzlarını tutarak kapıya doğru sürükledi. Zayıf biri olduğu için pek fazla zorluk çekmemişti Toprak. Gözlerinden akan yaşlar babasının yüzüne damlayınca ciğerlerinin sıkıştığını hissetti. Babasının cesedini şu an kendi elleriyle tutuyordu ve bundan sonra ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.

Kapıdan gizlice koridora bakarken boş olduğunu fark edince hemen babasını alıp odanın karşısındaki merdivenlere yöneldi. İki tarafta merdiven olması içinden çokça şükretmesine neden olmuştu.

Merdivenlerin başına gelince Çetin beyin odasından gelen sesler onu epey meraklandırmıştı fakat zamanının olmadığını biliyordu. Deniz'e yaptığı oyun yüzünden epey pişman olmuştu fakat "nereden bilebilirdim ki babamın öldüğünü?" diye soru sorarak kendisini teselli etmeye çalıştı.          

Babasını daha fazla sürükleyemeyeceği için merdivenin başında omuzlarına aldı. Arkasından adının seslenmesiyle donup kaldı. "Bir yere mi gidiyordun Toprak?" Konuşan Çetin beydi.

"Neden babamın öldüğünü söylemedin?!" diye bağırırken gözleri tekrar dolmaya başladı. Ölüm kelimesini her kullanışında ciğerine ısıtılmış hançer saplandığını hissediyordu.

"Babanın öldüğünü bilmiyordum. İki gündür hastanede yoktum." Buz gibi çıkan sesi hiçte inandırıcı gelmiyordu.

"O kadar görevli ne yapıyordu peki?! Oyun mu oynuyorlardı? Ne için para alıyorlar o zaman? Her şeyiniz yalan sizin!" diyerek merdivenlerden inmeye yeltendi fakat doktor buna izin vermemişti.

"Yemin ederim haberim yoktu Toprak. Zaten işten atılmaları için gerekeni yapacağım, lütfen inan bana. Sana yardım etmeme izin ver. Babanın cenaze işlemlerini halledeyim. En azından borç bileyim kendime bunu. Daha sonra ne istersen yap."

"Gerek yok! Ben hallederim. Siz bana bulaşmayın yeter!" Karşısında duran adamı öldüresiye yumruklamak istiyordu ama gücünün yetmeyeceğini bildiği için buna yeltenmeye çalışmamıştı bile.

"Toprak lütfen. Tek başına yapamayacağını biliyorum. Baban için kabul et en azından. Sen bana Deniz konusunda yardım ettin, bende sana yardım edeyim."

Doktorun sözleriyle gözlerini sıkıca yumdu Toprak. Göz yaşları durmaksızın akarken düşündü. Yanlış bir şey yapmıştı. Hemde çok yanlış. Ve bunun pişmanlığını çekeceğini biliyordu. Bu yüzden Deniz için bir şeyler yapmaya çalışacaktı.

ŞİZOFREN- HÜKÜMDARWhere stories live. Discover now