4. ADAMLAR

3K 359 292
                                    

Toprak Deniz'in anlattıklarından sonra pansiyondan gitmeye çalışsada Deniz buna izin vermemişti. Ona zarar gelmeyeceğini bilsede tek başına dışarı bırakamazdı. Kızı güçle tekli koltuğa oturttuktan sonra ağlamasının durmasını ve sakinleşmesini bekledi.

"Nereden biliyorsun bütün bunları. Yalan söylediğini biliyorum! Beni kandırmaya çalışma!"

"Seni kandırmıyorum. İnandırmaya çalışmayacağım zaten. Zamanla kendin öğreneceksin zaten haklı olduğumu. Senden tek istediğim sadece dediklerime uyman. Ne kadar işimi kolaylaştırırsan o kadar çabuk gerçeklere ulaşırız."

"Senin bu adamlarla ne işin var peki? Seni de mi arıyorlar?"

"Bunu bende bilmiyorum bunu sen söyleyeceksin bana."

"Nasıl yani? Ben nereden bileyim. Sen takıldın peşime!"

"Diyorum ya sana zamanı geldiğinde öğreneceğiz ikimizde. Ama sana yardım etmem gerekiyor. Bunu biliyorum."

"Bir şey saklıyormuşsun gibi konuşuyorsun, anlamıyorum dediklerinden!"

"Boşver sen şimdi bunları. Yorgunsan eğer uzanabilirsin."

Kurumuş gözyaşlarını eliyle silip kafasıyla onayladı. Yorgundu ve dinlenmeye ihtiyacı vardı. Hem ruhen hemde fiziken. Olanlar üst üste ve hiç olmadık bir zamanda olmuştu. Beyninin içinin karıncalanmaya başladığını hissetti ve biraz daha ayakta durursa yerle bir olacağına emindi.

"Uzan artık, iyi görünmüyorsun."

Fazla uzatmadan yan yana duran tek kişilik yataklardan birine uzanarak gözlerini kapattı. Bu sırada Deniz koltuk kenarında bulunan mavi çarşafı kızın üstüne örtüp diğer yatağa kendisi uzandı. Bugün fazla yorgun hissediyordu kendini. Dinlense iyi olacaktı.

Akşam üzeri olmuştu ve Toprak henüz yeni uyanmıştı. Yan taraftaki yatakta Deniz'in uyuduğunu görünce olabildiğince sessizce hareket ederek yataktan kalktı. Fazlasıyla susamıştı bu yüzden ilk önce mutfağa gidip susuzluğunu gidermesi gerekiyordu. Karşıdaki tv ünitesinin yanında duran kapıya doğru yürüdü. Küçük bir yerdi ve mutfağın orada olabileceğini tahmin ediyordu.
Evet tamda tahmin ettiği gibi küçük bir mutfaktı. Küçük olmasına rağmen içi ferahtı ve heryer beyaz renklerle döşenmişti. Normal bir pansiyona göre çıtayı bir hayli yükseltmişlerdi anlaşılan. Gri renkte olan buzdolabını açıp içindeki su dolu cam sürahiyi çıkardı. Tezgahın üstündeki dolaptanda bir bardak çıkararak soğumuş olan suyu doldurup tek seferde içti. Bir kaç seferde içmek huyu değildi. Nedenini bilmediği bir şekilde midesini bulandırıyordu çünkü. Bardağı yıkayıp sürahiyide dolaba koyduktan sonra tekrar salona geçti. Deniz derin bir şekilde uyumaya devam ederken Toprak kaçma fikrini aklına sokmuştu çoktan. Bir yanı güvenmek istesede bir yanı yalan söylediğine inanıyordu. Büyük bir ikilemde kalmıştı ve hangi yolu seçerse seçsin başına bela alacağını hissediyordu. Ki Deniz'in yanında kaldıkça daha beter olacaktı her şey.

Derin bir nefes alıp kapıya doğru yürüdü. Daha sonra cebinde beş kuruş parası olmadığı aklına gelince arkasına dönüp Deniz'e baktı. Parasız nasıl dönecekti ki eve?!
Deniz cüzdanını çıkarmadan uyumuştu ve bu şekilde cebinden çıkarması imkansızdı Toprak'ın.

"Gerizekalı adam! Cüzdanla yatılır mı?"

İçinden sitem ederken yanlışlıkla sinirle ayağını parkeye vurdu. Çıkan ses yüksek olmasada Deniz'i hareketlendirmeye yetmişti. Toprak iyice sinir olurken yatağa doğru gidip oturdu.

Deniz ise çoktan gözlerini açıp Toprak'ı izliyordu.

"İyi misin sen? Neye kızdın bu kadar?"

"Yok bir şey! Ne zaman çıkacağız dışarı?"

ŞİZOFREN- HÜKÜMDARМесто, где живут истории. Откройте их для себя