11. OYUN

543 118 93
                                    

  Toprak'a şu an bir şey belli etmek istemiyordu. Eğer  hırsıyla ve öfkesiyle hareket ederse bütün planı bozacağını biliyordu.  "Ne oldu? Neden şaşırdınız bu kadar?"

"Iıı, şey." Oyalamalıydı. "Bir arkadaştan mesaj geldi. Fotoğraf atmış. Ona şaşırdık biraz. Önemli bir şey değil. Hadi bizde kahvaltımızı yapıp hemen çıkalım." 

Toprak onaylayarak kahvaltı masasına gidince Ali'de arkadan Deniz'in kolunu tuttu. "Neden söylemedin?" diyerek fısıldadı.

"Olmaz. Eğer söylersem planı bozabilir. Yani olmayan planı."

"İyi de neden?"

"O adam Toprak'ın babası." dediğinde Ali'nin kaşları çatılmış, dudaklarıyla dişlerine baskı yapmaya başlamıştı bile.

Ali kafasını aşağı ve yukarı sallayarak onayladı. "Haklısın aslında. Gidince kendisi görecek zaten."

****

Kısa süre içinde kahvaltılarını yaptıktan sonra hızla evden çıkmışlardı. Her birinin kafasında birbirinden ayrı ayrı planlarla yola çıktıklarında ne olacağından habersizlerdi. Deniz ve Ali bazı şeylerin farkında olsada Toprak olaylardan bir haberdi.

"Neredeyse hastaneye yaklaştık. Ne yapacağız?" diye sabırsızlıkla sordu Toprak. Onu asıl endişelendiren yakalanıp yakalanmayacaklarıydı.

"Normal davran Toprak." diyerek söze başladı Ali. "Her zaman buraya geldiğinde ne yapıyorsan aynısını şimdi yapacaksın."

"Ya sonra?" 

"Sonrasını ben ve Deniz halledeceğiz. Biraz uğraştırabilir bizi ama yapacağız." dedikten sonra Deniz'le bir birlerine imalı bir şekilde gülümsediler. Toprak tek kaşını havaya kaldırıp anlamadığını belirtti. Tabi ki anlamadığıyla kalmıştı.

"Hadi inelim."

"Sen önden git Toprak. Biz arkandan sonra gireceğiz. Sakın babanın yanına gitme. Direk doktorun odasına git. Muhtemelen kamera vardır. Onun izlemesini engellemen gerekiyor bir kaç dakika boyunca. Zaten seninle konuşacakları vardı. Bu sana kolaylık sağlar."

"Tamam peki. Ama lütfen acele edin." derken Ali'ye bu konuda Deniz'den daha çok güveneceğini hissetmişti.

"Tamam, sakin ol. Hadi git şimdi." diyerek teselli etmeye çalıştı Ali.

Hastaneden bir kaç metre öteye bıraktıkları arabayı terk edip hastaneye doğru hızla yürüdü. Az sonra dikkat çekmemesi gerektiği aklına gelince birden bire yavaşladı. Planını mahvedebilirdi ve şu an zor kısımdaydı. Üstelik gittikçe planına yaklaşıyordu.

Kapıdaki güvenliği geçerek cebindeki ziyaretçi kartını çıkardı. Sırada görevli bakıcı vardı. Gülümseyerek içeri girdiğinde görevliye baş selamı vererek kartını gösterdi.

"Buyrun, girebilirsiniz."

2. Kata çıktıktan sonra sağa dönerek ilk odanın kapısının önünde durdu. Doktorun odasıydı. Birden bire elinin ve ayağının titrediğini hissetti Toprak. Çok fazla gerilmişti ve hiç iyi şeyler hissetmiyordu. Üstelik doktordan korkmuyor değildi. Bu titremesini arttırmıştı fazlasıyla.

Daha fazla oyalanmadan kapıyı titreyen parmağıyla çalacakken aniden kulağını tiz bir ses doldurdu. Bu ses Toprak'ın gözlerini sımsıkı yumup kulaklarını kapatmasına neden olmuştu.

Saniyeler sonra sesin kısıldığını fark edince gözlerini yavaş yavaş açmaya başladı. Seri bir şekilde sağına ve soluna bakıp tekrar önündeki kapıya döndü. Bu sesin nereden geldiğini anlamasada hasta odalarından bir tanesinden geldiğine emindi Toprak.

Kapıya üç kere vurduktan sonra "gir!" komutunu duyunca hemen içeri girdi.

"Hoşgeldin Toprak." Doktorun imalı sesi Toprak'ı tedirgin etsede planının başarıya ulaşması için belli etmemeye çalıştı. Bu onun için epey zor olacaktı.

"Hoşbuldum Çetin bey.  Dün dediğim gibi sizinle konuşmak için geldim."

"Anlat bakalım. Bana yalan söylemeni gerektirecek ne oldu gerçekten merak ediyorum."

"Size yalan söylemedim. Deniz'in geldiğini bilmiyordum uyandığımda baş ucumda gördüm. Hem de kendi evimde. Size haber verecektim fakat kaçar diye size söylemedim onu oyaladım. Hatta şu an kendisi burada. Onu kandırarak buraya getirdim. Babamı bu hastaneden kaçıracağımı söyledim ve bana yardım etmesini istedim."

Çetin bey şaşkınlıkla oturduğu sandalyeden ayağa kalktı. "Ne demek Deniz burada? Ciddi misin sen?"

"Evet ciddiyim. Babamı kurtarmak için geldiğini sanıyor. Yanında da bir arkadaşı var."

Şimdilik plan iyi gidiyordu. Sırada babasının yanına gitmek vardı. Onu oradan çıkardığı zaman hepsinden kurtulmuş olacaktı Toprak kendince.

"Deniz arka kapıdan girecek. Ali ne yapacak bilmiyorum."

"Tamam ben halledeceğim şimdi." Çetin bey telefonla kısa bir uğraş verdikten sonra güvenliği aradı.

"Cemal bey. Hastanenin arka tarafından yabancı bir adam girmeye çalışıyor. Ön kısımda da tahminen biri var. İki kişiler, muhakkak yakalayın onları. Diğerlerine hemen haber ver. Birazdan aşağıda olurum."

"Sen burada bekle Toprak. Ben geleceğim birazdan misafirlerimizle beraber." diyerek gülümsedi ve hızla odadan çıktı. Ardından Toprak'ta  odadan ayrılıp babasının kaldığı odanın kapısının önünde durdu. Heyecandan eli ve ayağı titriyordu. Şu an zor kısımdaydı ve ne yapacağını kesinlikle bilmiyordu. Doğaçlama hareket edecekti ve kimseye görünmeden  bu hastaneden çıkmak tek dileğiydi.

Kartını kapının yanındaki cihazdan okutup açılmasını bekledi. İki saniye sonra kapıdan küçük bir kilit sesi çıkınca kapıyı yavaşça itti. Uzun zaman olmuştu babasını görmeyeli ve bu özlem şu an çok ağır basmıştı.

Kapı biraz daha açılınca odadan yayılan pis bir koku Toprak'ın burnunu kapatmasına neden olmuştu. Toprak bu kokunun nedenini anlamasada içeri hızla girmesine yol açmıştı.

Gördüğü görüntü karşısında gözleri irice açılırken saniyeler içinde gözleri yanmaya, ardından dolmaya başladı. "Baba.."
Dizlerinin üzerine düşerken defalarca kez ağzından aynı kelimeler dökülüyordu. "Baba.."

****

Deniz duvarı tırmanırken aşağıda saklanan adamlardan habersizdi. Daha önce bu hastanede yattığı için buraya kimsenin uğramadığını biliyordu fakat bu sefer büyük bir yanılgıya uğramıştı. 
Duvardan atlar atlamaz üzerine ızbandutları andıran iki adam çullanınca neye uğradığını şaşırmıştı.

"Bırakın şan beni! Siz kimsiniz?!"

"Bizim kim olduğumuz önemli değil. Haa bu arada hoş geldin evine Deniz Okutan!" dedi siyah kirli sakalı olan adam. Kumral ve diğerine nazaran daha kısa olan adam sesli bir kahkaha attı. Deniz hayatı boyunca böyle iğrenç bir sesi bir daha nerede duyacağını düşünmüştü.

"Biri sana gülmeyi öğretmeli bence." dedikten kısa bir süre sonra yüzünde sert bir yumruk hissetti.

"Şerefsiz!"

"Fazla konuşmada yürü!"

Deniz her ne kadar dirensede iki ızbandut gibi adamla bu şekilde baş edemeyeceğini biliyordu. Bu yüzden daha fazla zorluk çıkarmadan yürümeye devam etti. Hastanenin ön kapısına geldiği sırada Ali'ninde iki adamla beraber kendisine doğru geldiğini gördü. Kaşları çatılırken Ali'nin de yüz ifadesi tıpkı Deniz gibiydi.

"Deniz bu nasıl oldu? Daha hastanenin içine bile giremeden bizi fark ettiler."

"Bende an-" aklına gelen ihtimalle gözünü kapatıp sinirle çenesini sıktı. "Toprak!!"

Kitabım hakkında yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar..🌺

ŞİZOFREN- HÜKÜMDAROù les histoires vivent. Découvrez maintenant