3. Bölüm Teacher or Lover

7.5K 202 69
                                    

'Do you understand what it's like to be too in love to breathe?'

'Nefes alamayacak kadar aşık olmanın, nasıl bir şey olduğunu anlıyor musun?'

'Lexa...!'

Hepimiz biliriz ki, adımızla seslenildiği an, büyük bir tehlike bize doğru gelmektedir. Tehlikenin ne olduğu önemli değildir, çünkü zaten çoktan bize doğru gelmeye başlamıştır.

Ve bende adımı duyduktan sonra, başıma gelecek olan milyon tane senaryoyu şimdiden aklımdan geçirmeye başlamıştım. Çünkü şu an içinde bulunduğum durum, 'Öğretmen/Öğrenci' aşkıydı. Ve bu üniversitede, annemin müdür, benim öğrenci, Clarke'ın ise öğretmen olduğunu düşününce bu aşk imkansız bir aşktı. Yasak aşk gibi ve katmanlarına ayrılmış bir şehir gibi, deprem etkisi yaratıyordu.

Hani nasıl derler; Bihter&Behlül için nasıl 'oğlum o senin yengen yengen' deniyorsa, bana da 'kızım o senin hocan hocan' ikilemesi kullanılacaktı.

Clarke ve ben az önce belkide flörtleşeceğimiz o ağacın altında, annemi bekliyorduk. Karnaval için kalabalık dağılmaya başlamıştı. Saat gece yarısına dayanmıştı. Normalde bu saatlerde ben, evimde, elimde kahvem ile resim çizmek için masamın başında olurdum. Clarke'ı bilemem tabii. O kim bilir neler yapıyor olurdu...

Etraf sessizleşmişti. Hava da hafif serinlemişti. Gerçi annemin yüzündeki ifadelerden sonra, bu hava beni üşütmezdi. Derken o da ne? Topuklu ayakkabı sesi ile irkildim birden. Clarke'da sesin olduğu yöne doğru dönmüştü. Annem hızlı adımlarla, ayağını yere bilerek vura vura bize doğru gelmeye başlamıştı. Ve bu ses o kadar itici, tiz ve gıcık bir sesti ki, kulaklarımın kanadığına yemin edebilirdim.

'Sizz!'  diye bağırdı birden. Sesi alandaki boşlukta yayıldı dalgalar halinde. Yüzündeki ifade, buram buram intikam kokuyordu. Ve eğer şu an bir şey yapmazsam, ikimiz için de kötü olacaktı bu durum.

'Biz açıklayabi....' Clarke sözünü tamamlamadan ben öne atılıp, 'Sarhoştum anne! Alandaki kızı hatırlıyor musun? Benimde kahvemin içine alkol karıştırmış. Burda kavgaya karışacaktım. Clarke beni tuttu. Ve ayılmam için su fırlattı. Bende sinirlenince onu ağaca yapıştırdım!'

Bu cümleyi nefes almadan, hızlı bir şekilde söylemiştim. Çünkü eğer bir yerde bir duraksama yaşasaydım, yalan olduğu ortaya çıkardı. Ve ben bu riski göze alamazdım.
Ahh Clarke, yalancı kekim. Seni kurtarmak için nelerle uğraşıyorum burda. Keşke görseydin.

Bana bir şey olmazdı biliyordum. Çünkü bu olay ortaya çıksaydı, annem Clarke'ın ya istifa etmesi için ya da başka okula gitmesi için baskı yapacaktı. Ben ceza alırdım ama Clarke'a olduğu kadar ağır olmazdı. O yüzden yalan söylemek zorundaydım.

'Clarke hocam. Çok özür dilerim sizden. Bir an kızımla yattığınızı düşündüm. Affedin!' dedi Annem mahçup bakışlar ile. Kolay kolay özür dilemeyen kadın, resmen Clarke'a yalvaracaktı o derece. Vah canına! Bu kız annemi bile etkisi altına almış. Birde beni düşünün siz...

Clarke, şaşkın bakışlar ile anneme bakarken, koluna doğru vurdum ve gözlerinin içine baktım. Ardından kaşlarımı havalandırıp işaret yaptım ona doğru. O an anlamış olacak ki, 'Estağfurullah efendim. Ben özür dilerim yanlış bir manzarada bulunduk!' dedi.

Yıldızları Saymak (gxg) +18 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin