On Beşinci Bölüm

24.6K 1.3K 135
                                    

Merhaba,

Aramıza yeni katılıp yorum yapan herkese çok çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız. Bu hikaye sizlerle güzel. Bu bölümü htc_18'e ithaf ediyorum. Geçen bölümümüz de curcunel´e ithaf olunmuştur. Keyifle okuyun...

 

 Türker ertesi sabah kalktığında yine de Nilüfer´e uğrayıp özür dilemek istedi ama yapamadı. Ne diyecekti ki? Bu düşüncelerden hemen sıyrılmak için son konferansın olduğu salona bir saat önce kendini attı ve diğer gelenlerle sohbet etti sohbet etme denirse. Konferans bittikten hemen sonra bir taksi çağırdı ve havaalanına gitti. Bir an önce bu ülkeden, bu şehirden ve bu kadından uzaklaşmalıydı yoksa her şeye boş verip Nilüfer´e koşacak, kollarının arasına alıp sıkı sıkı saracak ve ne olursa olsun onu bırakmayacaktı.

Neyse ki işlemleri uzun sürmüş ve uçağa binecek vakte kadar bir şekilde oyalanabilmişti. Uçağa bindi, koltuğuna oturdu ve saati gelince uçağı kalktı kafasını koltuğa yasladı ve gözünden akan bir damla yaş ile

Elveda, dedi ve gözlerini kapadı.

Havaalanında Türker´i  Önder karşıladı. Gözlerinde güneş gözlüğü vardı ve çok durgundu. Türker´e sarıldı, elinden bavulunu aldı ve çıkışa yürümeye başladı. Türker giden Önder´e baktı önce, sonra boş verdi şimdi onu düşünemeyecek kadar Nilüfer doluydu. O kadar saatlik uçak yolculuğu boyunca düşündüğü tek şeydi o. Keşke diyordu sürekli keşke, ama sonunu getiremiyordu.

Arabaya bindiler yine aynı sessizlikle, Türker kemerini bağlarken:

-Eline ne oldu? dedi Önder.

-Hiç.

-Ne demek hiç, bu sargı neden o zaman?

-Elimi çarptım ve şişti, oldu mu?

-Oldu, dedi ters bir sesle ve hızla ayağını gaza bastı arabayı havalandırdı. Deli gibi sürüyordu. Türker önce ses etmedi ama tehlikeli birkaç sollamadan sonra müdahale etme gereği duydu.

-N’apıyorsun kendine gel.

-Araba sürüyorum gayet kendimdeyim.

-Öndeeeeer!

-Neee?

-Öldürecek misin lan bizi? Arabayı sağa çekip keskin bir frenle durdurdu Önder.

-Zaten aynı ailenin iki kızı bizi öldürmedi mi? Daha kaç kez ölebiliriz ha? Söyle bana, derken direksiyonu yumrukluyordu Önder. Türker şaşırmış bir halde hem Önder´e bakıyor hem de boğazından geçmeyen bir yumruyla uğraşıyordu. Türker başını öne eğdi ve gözlerini kapattı, bu acıyla nasıl bas edeceğini bilmiyor Önder´e “geçecek” diyemiyordu. Birden direksiyona vurma sesleri kesildi:

-Türker…

-Efendim kardeşim? dedi Türker. Bu acıyla ilgili soracağı soruya cevap verebilir miydi bilemiyordu.

-Kremi mi aldın mı?

Türker bir an yanlış anladığını sandı. Günlerdir krem diye başının etini yiyordu bu adam ve şimdi de öyle söylediğini sandığını düşündü.

-Ne dedin? dedi gayet sakin ve üzgün bir biçimde.

-Kremi mi dedim getirdin mi?

-Ulan sen nasıl bir adamsın? Acı mı çekiyorsun dalga mı geçiyorsun anlamadım, dedi Türker sinirle.

-Sen benim suratıma bakıp neden bu gözlükle dolaştığımı sordun mu bu kapalı havada ha?

-Bırak ya neden takdıysan taktın. Bugün seni çekecek durumda değilim, dedi Türker Önder´e ve Önder gözlüğünü çıkarınca "Ne oldu lan sana?" dedi Türker.

İyi Ki Geldin!Where stories live. Discover now