Yirmi Beşinci Bölüm

20.9K 1K 43
                                    

Selamlar,

Beğenerek okumanız dileğiyle işte yeni bölüm. Bu bölüm sevgili piyanko'ya ithaf edilmiştir. Keyifle okuyun ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfeeeeen.



Nilüfer babasına yakalanıp biraz daha utanmamak için erken çıkmıştı evden. Nasılsa trafik olurdu, zaten hız yapma meraklısı da değildi. Yavaş yavaş ilerledi yollarda. Türker'in seçtiği kafe o kadar uzak da değildi. Trafik desen başka zaman hınca hınç dolu olan Trafik sanki boş "Buyurun Nilüfer hanım Türker bey sizi bekliyor" diyordu. Kısacık zaman diliminde kafeye gelmişti. Arabasını park edip düşündü. Acaba içeri girse miydi yoksa kararlaştırdıkları vakitten bir kaç dakika geç mi girseydi? Arabada oturmaktansa erken girip sevdiğinin yüzüne doya doya bakmayı seçti ve arabadan indi. Kafeye doğru yürüdü. Tam kafeye girecekken arkasından isminin seslenildiğini duydu.

-Nilüfer? Ah inanamıyorum gerçekten sensin. Nilüfer arkasını döndüğünde Ercan'ı beklemiyordu. Zoraki bir gülümseme ile

-Ercan, günaydın, dedi.

-Gün aydı; hem de ne aydı seninle. Nasılsın?

-Sağ ol, iyiyim. Sen nasılsın? diye sordu Nilüfer.

-İyiyim seni gördüm daha iyi oldum. Nilüfer bu iltifatlardan sıkılmaya başlamıştı. "içeri giriyordun galiba, hadi beraber girelim" deyip kapıyı açtı Ercan. Nilüfer etrafa göz attı, kahretsin Türker henüz gelmemişti.

-Ben şöyle geçeyim, dedi Nilüfer.

-Tabii tabii, beraber geçelim.

-Erkek arkadaşım gelecek.

-Öyle mi? Hiç sorun değil o gelinceye kadar senin gibi güzel bir bayanı yalnız bırakmayayım.

-Daha neler?

-Ne o, Nilüfer? Benden rahatsız mı oldun yoksa?

-Yok, estağfurullah, diyebildi Nilüfer. Şu nezaketin gözü kör olsaydı da "Evet, rahatsız ediyorsun beni," diyebilseydi Nilüfer ama nerdeeee? Zaten Türker'in gelmesine de dakikalar kalmıştı; gelir ve kendisini kurtarırdı.

-E, hadi birer çay içelim. Çisem, bize iki çay lütfen.

-Hemen geliyor Ercan bey. Nilüfer'in şaşkın bakışları karşısında gülerek cevap verdi Ercan

-Burası kardeşim Erman'ın kafesi. Her gün uğramaya çalışırım. Bugün de kahvaltı için gelmiştim; tesadüfe bak ki seni de gördüm.

-Evet, tesadüf, dedi Nilüfer.

-Anlat bakalım. Çocuklu olmak dışında neler yapıyorsun? Bu adam "çocuk" deyince Nilüfer onu gebertmek istiyordu, sakince cevapladı.

-Çalışıyorum.

-Ah, evet, annem söylemişti. Göz doktoruymuşsun. Vallahi bravo on parmağında on marifet: annelik, doktorluk, hayırlı evlat.

Türker daha gecikecek miydi acaba? "Çok mu geç kaldım Nilüfer"

-Neye?

-Seninle hiçbir şansım yok mu?

-Yok, dedi Nilüfer dürüstçe.

-Hemen kestirip atma. Bu işler kısmet, belli olmaz. Nilüfer artık dişlerini sıkıyordu. "Seni aramak istiyorum, Nilüfer."

-Anlatamadım galiba; benim bir erkek arkadaşım var.

-Çok ilginç. Annem kimse olmadığını söylemişti. Birden birinin çıkması garip doğrusu.

-Yalan mı söylüyorum?

İyi Ki Geldin!Where stories live. Discover now