26

11.6K 799 233
                                    

07.04.21

Yılbaşı.

Dünyanın her bir köşesindeki milyarlarca insanın aynı anda ama birbirinden bağımsız bir şekilde, fakat oldukça da organize bir şekilde şarkılar söyleyip, danslar edip, atlayıp zıplayıp, sosyalleştiği o an.

Esasında yeni yılın gelişi, bir "yeni"yi kutlama girişimi.

Bazıları içinse bir şey ifade etmediği halde sevdikleriyle bir arada olmak, eğlenmek için bahane olarak öne sürülen bir gün.

Bu yılbaşımı diğerlerinden farklı kılan şey sevgilimle geçirecek olmamdı. Bu konuda neden bu kadar heyecanlı ve istekli olmamın nedeni belki de "Yeni yıla nasıl girersen öyle devam eder." klişesinin kafamda yer etmesidir. Yeni yıla gireceğimiz o gecede ortak paylaşımlarda bulunup önümüzdeki yıl için iyi dilek ve temennilerimizi iletmemiz, koca bir sene daha beraber olmayı ummaktı benim için özel olan.

Bugün Uludağ'ın zirvesine çıkmak için araba yerine teleferiği tercih edecektik. Hali hazırda 6 kişilik olan kabine binerken bölünmemize gerek kalmadan direkt yerleşmiştik. Daha önceden deneyimlemiş olanların rahat duruşu her hallerinden anlaşılırken ilk kez bineceklerin tedirginlikleri yüzlerinden okunuyordu. Ben ilk kısımdandım, daha önce binme fırsatım olmuştu. Hiç de korkutucu bir tarafı yoktu zaten.

Ben, Alper ve Ali ters tarafa oturup ilk kez binecek olanlara yer vererek kibarlık girişiminde bulunduk. Batu, Mustafa ve Duygu da düz tarafa oturduğunda yükseklik korkusu olduğunu bildiğim Batu iyice sevgilisine sokulmuştu. Kendi korkusunu saklamak adına koluna girdiği Mustafa'ya "Korkarsan bana sarıl." tarzında cümleler sarfediyordu. Gerçek niyetini bildiğim için gülümsememi saklayamamıştım.

Kafamı Alper'in omzuna yaslayıp ellerimizi birleştirdiğimde ayaklarımızın altındaki harika manzaranın tadını çıkarttım. İlk kez Bursa bu kadar güzel gözükmüştü gözüme. Binalar giderek küçülüyor, seçilemeyecek hale geliyordu.

"Lan çok yüksekteyiz. Buradan düşsek cesedimizi bulamazlar. Baksanıza aşağısı orman, burda ayılar kurtlar falan da vardır. Oha! Daha da mı yukarı çıkıyoruz. Yeterli bence. Zaten kulağım da tıkandı."

Batu kafasını Mustafa'nın boynuna gömüp arada sırada kafasını kaldırıp titreyerek aşağı bakıyordu. Mustafa'nın kolunun sıkılmaktan kıpkırmızı olduğuna dair bahse girebilirdim.

"Batu az sus lan amma da kafa açtın. Bakma o zaman. Dır dır dır. Deve kuşu gibi kafanı göm oraya."

Batu, gerçekten de Alper'i dinleyip kafasına kapşonunu geçirdiği gibi kafasını Mustafa'nın kucağına koydu. Ona güldükten sonra kaldırdığım kafamı tekrar omzuna yaslayan sevgilim saçıma bir öpücük kondurmuştu.

Ara durakta inip kabin değiştirmemiz gerekiyordu. Aktarmamızı gerçekleştirdikten sonra oteller bölgesine doğru yola çıktık. İşte şimdi karlı manzara karşılamıştı bizi, o heyecanla kabinin camına yapışıp büyülenen gözlerimle dışarısını izledim.

"Çok güzelll."

Telefonumu çıkartıp birkaç manzara fotoğrafı çektikten sonra kamerayı açık tutup karşımızda oturan Ali'ye uzattım. Önce ne yapacağını anlamadığı için yüzüme boş boş bakarken "Fotoğrafımızı çeksene." dememle aydınlandı.

"Çekeyim."

Bu isteğimle yüzünde bir tebessüm oluşan Alper telefon ekranına bakıp saçını düzelttikten sonra kolunu omzuma attı. Tüm dişlerimi gösterip kocaman gülümseyerek poz verdikten sonra bir de ağzımı kapatıp gülümsemeyi denedim. Ali, ekrana memnuniyetle bakarken bize uzattı.

DOLMUŞ | bxbWhere stories live. Discover now