35

6.8K 513 90
                                    

13.04.21

Atlastan nefret etmeyin😔

Alper

Bizimkilerle sözleştiğimiz için halı sahaya maç saatinden 1 saat önce gelip çantamı bırakma amacıyla soyunma odasına doğru ilerliyordum. Botlarımın yere değme sesinden başka bir ses duyduğumda soyunma odasından geldiğini anlamam uzun sürmedi. Yaklaştıkça bağırma seslerini daha rahat işitebiliyordum ve sesin Atlas'a ait olduğunu farkedebilmiştim.

"Senden iğreniyorum. Duydun mu beni?"

İçeriden başka bir ses gelmediği için yüz yüze değil de telefonda biriyle kavga ettiği aşikardı. İçeri girip girmemek konusunda kararsız kalmışken bağırış seslerinin yerini hıçkırık ve iç çekişler alınca içeri girdim. Sırtını duvara dayamış, dizlerini de kendine çekmiş, saçlarını çekiştiren bir Atlas bulmak en son beklediğim şeydi. Beni görünce hızlıca ayağa kalkıp kazağının koluna gözlerini silmeye çalışsa da kızarmış yüzüne bakınca ağlamış olduğunu görebiliyordum. Kafasını eğip yüzünü saklamaya çalıştığında onun da başkasının önünde ağlamaktan korktuğunu hissettim. Çünkü toplum ağlamayı zayıflık olarak algılıyordu.

"Sen iyi misin?"

"Neden erken geldin?" Sesini olabildiğince gür çıkarmaya çalışsa da sesindeki kırıklık kendini belli ediyordu.

"Evrenlerle oturacaktık öyle. Ali falan. Senin bu halin ne?"

Kazağının kolunu olabildiğince uzattığında elinin üzerindeki kanayan yaraları göremediğimi sansa da çoktan görmüştüm.

"Ben gitsem yerime başka adam bulursunuz değil mi?" Yerde rastgele fırlatılmış bir şekilde duran montunu kaldırıp tozları silkeleyerek üzerine geçirdi.

"Adam bulunur da sen ne olduğunu söylesene bi."

Sorumu cevaplamadan "Görüşürüz." deyip yanımdan geçip giderken arkasından anlam veremeyerek bakmıştım. Açık bıraktığı kapıdan Ali ve Evren girdiğinde onların yüzünde de garip bir ifade vardı.

"Nolmuş buna? Koşarak gidiyordu." Ali, eliyle gittiği yeri gösterirken Evren bana döndü.

"Seninle ilgili mi bir şey oldu?"

"Hayır tabi ki. Ben geldiğimde de bu şekildeydi, bilmiyorum ama kötü görünüyordu."

Evren, banklardan birine oturup ayaklarını uzattı.

"İlgi çekmek için yaptığına yemin edebilirim ama kanıtlayamam."

"Sen ne ara bu kadar acımasız oldun ya?" Ali'nin sesi olması gerekenden yüksek çıktığında elimle yavaş anlamına gelen bir hareket yapıp susturdum.

"Ben acımasız değilim sadece yaptıkları samimi gelmiyor. Aman neyse bana ne."

"Bu çocuk geçen gün bana geldiğinde de bilekleri kıpkırmızıydı abi. Böyle bileği çok sıkınca kızarır ya onun gibi. Rahatsız olmasın diye neden olduğunu da soramadım ama ters bir şeyler var gibi. Zaten etrafında pek bir arkadaşı da kalmamış. O yüzden sürekli yanında olmaya çalışıyorum. Sen böyle yapınca da sinir oluyorum Evren."

Duyduğum telefon konuşmasını Ali'yle de paylaşmak istemiştim. Belki alakalı bir şeyler bulurdu. "Telefonda birine senden iğreniyorum falan diyordu ben gelmeden önce."

"Bu çocuğa biri bir şey yapıyor olmasın lan. Babasını falan da tanımıyorum. Nasıl biridir acaba? O mu bir şey yapıyor acaba?"

Evren de düşünceli bir hale büründüğünde "Ben tanıyorum babasını. Adam emekli asker. Daha önce hiç çocuklarını dövdüğünü duymadım. Babaları evde baya kontrol sahibiydi, sözünden çıkmazlar pek. O yüzden sıkıntı olmuyordu. Özellikle Atlas'ı baya sever." demişti.

DOLMUŞ | bxbWhere stories live. Discover now