1.8

3.5K 251 170
                                    

taylor swift, hey stephen 


"Şimdi bana bunun bir kuralı olmadığını, iki sayfalık listeyi aklımda tutmam gerektiğini mi söylüyorsun?"

Hiçbir zaman verdiğim bilgiyi sorgulamadan almıyor, öylece doğru olduğunu kabullenmiyordu.

"Evet, Jungkook," diyerek sesli bir şekilde iç çektiğimde gülse mi ağlasa mı bilemiyormuş gibi bakan gözleri, bilgisayar ekranına döndü ve hatırı sayılır bir süre boyunca konuşmadan ekranı inceledi.

Soğuk bir kış gününde yeniden, onunla İngilizce çalışırken bulmuştum kendimi. Dışarıda günlerdir yağan kar ve eksi dereceli soğuk yüzünden okullar yılbaşı tatilini de ekleyerek üç günlük bir ara vermişti ve biz de bu boşluğu birlikte zaman geçirerek değerlendiriyorduk, fakat dışarıdan görünen başlık ders çalışmaktı. İşin aslı ise gün ışığında iyi bir öğrenci olarak gece yapılacak yılbaşı partisi için izin almaktı.

Evet, bugün o gündü.

Avcuma yasladığım elimi çeneme kaydırarak onu süzdüm. Her zamanki bol, siyah bluzlarından biri üzerindeydi ve geldiğinde yapılmış olan saçlarıyla oynamaktan dağıtmıştı kendi kendine. Umutsuzca ekrana bakması beni gülümsetirken "Biliyorsun," diyerek söze girdim. "Kendini bunun için zorlamana gerek yok."

Bakışlarını ekrandan bana kaydırdığında ne demek istediğimi anlamıştı. "Bunu konuştuk Chaeyoung, saçma sapan bir sebep yüzünden hayallerinden vazgeçmiyorsun-"

Sözünü kestim hemen. "Artık eskisi gibi ne olursa olsun o ülkede okuyacağım, dediğim bir hayalim yoksa peki?"

Usulca kaşları çatıldı. "Bu ne demek?"

"O kadar da önemli değil demek." Gözlerini kırpmadan beni dinlediği için bakışlarımı kaçırıp ellerime sabitledim. "Bundan bir iki ay önce istediğim tek şey Avustralya'ya gidip hukuk okumaktı, evet. Hala hukuk okumak istiyorum ama nerede olduğunun bir önemi yok, burada da çok güzel üniversite imkanları var. Yani, o kadar uzakta olmak istemenin bir anlamı yok artık."

"Sen ciddi misin?" diye sorarken şaşırması beni de şaşırtmıştı, çünkü son zamanlarda hedeflerimin değiştiğini belli ettiğimi düşünüyordum.

Başımı onaylarcasına salladım "Oldukça," derken. "Hatta Seul üniversitesini araştırmaya başladım ve geçen annemle konuştum. Bu ülkede iyi bir üniversitede olduğum sürece kendi evime çıkabileceğimi söyledi."

"Bekle- buna ilk söylediğinden daha çok şaşırdım," dediğinde ikimiz de güldük. "Gerçekten gitmeni istemiyorlar."

"Hem ablamın da dönme şansı varmış, buradan güzel bir iş teklifi aldığını söylüyor."

Jungkook sandalyesini sanki mümkünmüş gibi benimkine daha da yaklaştırarak ellerimi ellerinin içine aldı ve bakışlarını direkt gözlerime dikti. "Nereyi seçersen seç, harika bir yer olacağına eminim. Yılın sonunda seçilmek için beklemeyeceksin çünkü, sen onları seçeceksin."

Son birkaç haftadır düzenli bir çalışma programına sahipti, ama bu tür konularda kendisine asla kredi vermediği için ona kızıyordum. "Seçeceğiz," dedim bu yüzden kaşlarımı çatarken. "Kendini görmezden gelmeyi bırak."

seven ღ rosékookDove le storie prendono vita. Scoprilo ora