11

703 91 165
                                    

"Zayn çok ağırsın kalk lütfen." Niall kafasını omzuna koymuş olan Zayn'i dürttü. Biraz daha denedikten sonra ağzı açık uyuyan çocuğa bıkkınca bakarak pes etti.

"Saat sabahın beş buçuğu ve bizi bu buz gibi spor salonunda bekletiyorlar, harika!" Liam aşağı yukarı yürüyerek isyan bayraklarını çekti.

Geçen haftadan planlanmış olan iki gün tek gecelik sanat gezisi için, yolumuz yaklaşık olarak altı saat kadar süreceğinden erkenden okula gelmek durumunda kalmıştık.

Öğrencilerle dolmuş olan spor salonuna baktıktan sonra yanımda uykulu gözlerle telefonunu kurcalayan Louis'ye döndüm. Montuna iyice sarınmış, burnunun ucu hafifçe kızarmıştı.

Lunapark maceramızın üstünden yaklaşık bir hafta geçmişti ve ben sürekli olarak Louis'nin birbirine ters davranışlarını düşünmek zorunda kalmıştım.

"Saygıdeğer öğrencilerimiz, otobüslerimiz nihayet geldi." Liam derin bir 'oh' çekerek yerde duran çantasını alıp çıkışa doğru ilerledi. Niall da Zayn'i sürükleyerek Liam'ı takip ederken bende çantamı koluma takarak Louis'yi bekledim. Çantasını boynundan geçirdikten sonra montunun cebindeki bordo bereyi çıkartarak kafasına taktı.

"Louis iyi misin? Bitkin duruyorsun." spor salonunun iki kapılı çıkışına ilerlerken bana gülümseyerek ellerini ceplerine soktu. "Iyiyim. Önemli bir şey yok."

Hâlinden şüphelensem de üzerine gitmek istemedim. Yaklaşık kırk kişilik kocaman otobüslerin olduğu bahçeye çıktığımızda Niall ortalarda bulunan araçlardan birinin kapısından bize el salladı.

Hızlı adımlarla otobüse bindikten sonra gözlerim bizimkileri aradı. En arka koltuğun bir önünde, sağ tarafında Liam ve Zayn otururken sol tarafı boştu. Niall ise boş koltuğun arkasındaki beş kişiik koltukların birinde oturuyordu.

Niall'a doğru ilerleyerek cam kenarına geçtim. Çantamı ayaklarımın dibine bıraktıktan sonra arkama dönerek "Teşekkürler Neil." dedim. Bana kocaman gülümsedikten sonra kulaklığını takarak ritim tutmaya başladı.

Önüme dönüp yanıma oturmuş olan Louis'ye baktım. Araç hareket etmediğinden dolayı içerisi en az dışarısı kadar soğuktu ve bu nedenle olsa gerek Louis iyice montuna sarınmıştı. Tekrardan iyi olup olmadığını soracağım sırada araç çalışmaya başlayınca bundan vazgeçtim.

Cam kenarında oturmanın verdiği avantajdan faydalanarak dışarıyı izlemeye başladım. Saat epey erken olduğundan hava hâlâ karanlıktı ve neredeyse hiçbir dükkan açık değildi.

Ne yapacağımı bilemeyerek bende Niall gibi kulaklığımı çıkartarak sevdiğim şarkılardan birini açıp dışarıyı izlemeye devam ettim. Birkaç dakika sonra omzum dürtüldü. Kulaklığımın tekini çıkartarak Louis'ye döndüm.

"Bende dinleyebilir miyim?" kafamı olumlu anlamda sallayarak tekini kulağına yerleştirdim. Kocaman gülümsedikten sonra başını koltuğa yaslayarak beni izlemeye başladı. Ben ise heyecanımı bastırmak amacıyla karanlık gökyüzünü izlemeye devam ettim.

Ne kadar sürenin geçtiğini bilmiyorum ancak kulağımda çalan şarkıyı defalarca dinlediğimi biliyordum. Arka koltukta oturan Niall ara boşluktan beni dürterek ona bakmamı sağladı. "Dostum, Louis uyuyor." fısıldayarak söylediğinde sakince kıkırdadım. "Yani?"

Gözlerini büyülterek biraz geri çekildi. "Bu resmini çekebilmen için büyük bir fırsat!" hâlâ fısıldayarak konuşmasına rağmen sesi çoşkuluydu. "Olmaz Neil, izinsiz fotoğraf çekmek hiç hoş değil."

Elini sallayarak arkasına geri yaslandı. Bu sefer odağımı yanımda uyuyan güzelliğe verdim. Hafifçe aralanmış dudaklarının arasından sakince soluyordu. Gözlerinin güzelliğini üzerine göz kapakları örtülmüşken bile görebiliyordum. O kesinlikle tapılasıydı.

LOULOU - ( Larry )Where stories live. Discover now