21

483 61 121
                                    

"Lou?"

Aniden oturduğum yerden kalkınca sandalye arkaya düşmüştü ve bu da epey bir ses yapmıştı. Birkaç başın bize döndüğünü fark edince sandalyeyi kaldırarak geri oturdum. "Burada ne işin var?"

Onu ilk defa sakallı görüyordum. Değişmişti ve bu değişiklik sadece onu daha çekici yapmıştı. Ancak tek değişmeyen şey bakışlarıydı. Beni büyüleyen o güzel bakışları...

"Üniversitemi ziyaret edeyim dedim." kaşlarım çatılırken ağzım şaşkınlıkla geri açılmıştı. "Üniversiten?" gülümseyip ellerini masada birleştirdi.

"Sürpriz yapmak istedim."

Epey uzun bir vakit sadece gözlerinin içine baktım. Bunu gerçekten beklemiyordum. Hayatımdaki en güzel sürpriz kesinlikle buydu.

Önümde duran domatesi avucumun içine aldım. "Domates?" sırıtmaya başladı. "Louis Tomlinson tarafından domateslendiniz." söylediği şeye gülmeye başladım. Ne zaman domatesli bir şeyler yesem aklıma geliyordun zaten.

"Kolyeyi hâlâ takıyorsun." gömleğimin açık düğmelerinden gözüken kelebek kolyesini işaret etti. "Sen takmıyor musun?"

Tişörtünün altından kolyeyi çıkartarak hafifçe yukarı kaldırdı. "Hiç çıkarmadım ki." gülümseyip rahat bir nefes verdim. En son ne zaman bu kadar huzurluydum?

Gözüm saate kaydığında derse beş dakika kaldığını fark ettim. Ayağa kalkarak eşyalarımı toplamaya başladığımda Louis de benimle birlikte ayaklandı. "Dersim var, gitmeliyim."

"Çıkışta bir şeyler içmek ister misin?" eşyalarımı toplayıp çantamı omzuma attım. "Çok isterim."

"Ah, bu arada numaramı değiştirdim." dediğiyle telefonumu cebimden çıkartarak karşımdaki kot ceketli adama uzattım.

Numarayı girip telefonu geri uzattı. "Çıktığında ara lütfen, buralarda olacağım." kafamı sallayıp gülümsedim.

Dersin olduğu kata çıkarken elimdeki telefonun ekranına baktım. Numaranın hemen üstünde kendisini "LouLou" olarak kaydettiğini görünce kıkırdadım.

Dersler geçmek bilmezken aklımda sürekli Louis vardı. Başka ne olabilirdi ki zaten?

Ona sormak istediğim bir sürü soru vardı. Bir ara elime kalem kâğıt alıp soruların listesini yapmayı düşündüm. Lakin bu profesörün dikkatini çekebileceğinden hemen vazgeçtim.

Profesör çıkabileceğimizi söylediğinde sınıftan ayrılan ilk ben oldum. Telefonumu çıkartarak onu ararken ben tekrardan o kısa, kıvırcık saçlı, liseli çocuk oluvermiştim.

Louis üniversitenin girişinde beklememi, beş dakikaya yanımda olacağını söyledikten sonra telefonu kapattım. Kalbim ağzımda atıyordu resmen.

Caddenin köşesinden Louis'nin geldiği görünce kendi kendime konuşmaya başladım. "Sakin olmalısın. Sadece bir şeyler içeceksiniz. Sakin ol-"

"Tekrar selam kendi kendine konuşan çocuk." kafamı hızla sese doğru kaldırdım. Karşımda Louis'yi görünce yanaklarım kızarmaya başladı. "Bu konuda hiç değişmemişsin." işaret parmağıyla yanaklarımı gösterdi.

Konuyu değiştirmeye çalıştım çünkü utanmaya başlamıştım. "Gidelim mi?" caddede ilerleyince yanındaki yerimi aldım ve sallanan elini tutmamak için kendimle savaş verdim.

Kafeye varana kadar hiç konuşmadık. Dükkanın önüne geldiğimizde benim yerime kapıyı açarak geçmemi bekledi.

Boş masalardan birine oturup dışarıyı izlemeye başladım. Çok uzun süre Louis'ye bakarsam saçmalayacağımı biliyordum. Sonuçta neredeyse iki yıldır onu özlüyordum.

LOULOU - ( Larry )Donde viven las historias. Descúbrelo ahora