seni dinlemeye geldik 🥀

68 12 15
                                    

Gözlerimi araladım. Odayı pencereden vuran kırmızı ışık aydınlatıyordu. Masanın üzerinde duran dijital saate baktım. Saat altıyı on geçiyordu henüz. Uyuyalı iki saat olmuştu. Yavaşça yerimden doğruldum.
Hoseok dün gece kendi yatağını bana verip kendisi salonda yatacağını söyleyerek bir yastık ve ince bir pike alarak odadan ayrılmıştı. O andan beri düşüncelere dalmış uyuyamamıştım.

Hoseok'un annesi beni gördüğünden beri açık açık istemediğini belli etmişti. Açıkçası başta umursamak istememiştim, ama zaman geçtikçe beni huzursuz hissettirmişti. Bu yüzden neler yapmış olabileceğimi gözden geçirmiştim. Ve annesi sonuna kadar haklı çıkmıştı.

Bazen aptalca kararlar veriyorduk. Ve bu aptalca kararları kapatmak için tekrar aptalca kararlar veriyorduk. Taehyung'u sevemem aptalcaydı. Ve ondan ayrılmak için kaçmam da öyle. Geri geldiğimde onu gördüğüm anda yine de içimde bir şeyler hissetmemde öyle. Bu hissi susturmak için Hoseok'a koşmamda öyle. Ve bu döngü böyle uzayıp gidiyordu. Anladım ki insanın en büyük düşmanı yine kendisi idi. Ve ben kendime geri dönüşü olmayan bir çok hataya mahkum etmiştim. Hoseok iyidi. Kalbi masmavi parıltı bir deniz gibiydi. Kim ne şekilde bakıyorsa kendini öyle görüyordu. Şefkatliydi, düşünceli ve anlayışlıydı. Ve çokça sevgi doluydu. Bunu bilen annesi onun yerine benden nefret ediyordu. Ve ben bunu hakettiğimi biliyordum.

Yataktan inip biraz hava almak için pencereyi açmak istedim. Tül perdeyi çekmiştim ki annesinin denize baktığını gördüm. Arkası bana dönüktü ama moralinin bozuk olduğu ve bu nedenle yüzünün hüzünlü olduğunu biliyordum. Pencereyi açmaktan vazgeçip dışarıya onun yanına gitmiştim. Önce bana dönüp baktı bir kaç saniye sonra gözleri gözlerime değdiği gibi hızla geri önüne döndü. Önceden bana sevinçle bakan kadın gitmiş bir başkası onun yerini almış gibiydi.
"Üzgünüm efendim. Büyük hatalar işledim" başımı öne eğdim ve ellerimi önümde birleştirip parmaklarınla oynamaya başladım. Sözlerim biter bitmez alayla belli belirsiz bir gülme sundu bana.
"Madem hatanı biliyorsun neden döndün peki?" Akşamdan beri kendime sorduğum bir soruydu. Bir yanım Taehyung'u unutmak için derken diğer yanım Hoseok'u özlediğim için diyordu.
"Bilmiyorum efendim. Sadece içimden gelen bir hisle kendimi onun yanında bulmak istedim." Yavaşça bana döndü. Yüzünde ciddi bir ifade vardı. Sanırım diyecekleri hiç hoşuma gitmeyecekti.

"Aries. Umarım diyeceklerimi anlar ve yaparsın." Derin bir nefes alıp verdi. Ve sonra devam etti.
"Açıkçası seni burada görmeyi beklemiyordum. Tanrı şahit ki gelmeni de istemedim. Hoseok'u bıraktığın günden beri günlerim gittikçe kötüye gitti. Sevgi dolu oğlum gitmiş sanki yaralı bir kuş onun yerine gelmişti. Sürekli denize bakıyor ve uzun uzun düşüncelere dalıyor, sonra kendi kendine konuşuyordu. Aries iyisin değil mi? Yemeğini umarım yemişsindir. Saçların uzadı mı? Sağlığın iyi olmasını diliyorum. Uyuyabiliyor musun? Beni hiç özlemedin mi? Neden aramıyorsun? Seni bugünde seviyorum Aries... Bu cümleler uzayıp gidiyordu. Aklını kaybetmesinden korktum hergün. Tam düzelmeye başladı derken senin çıkıp sanki hiçbir şey olmamış gibi gelmen tekrar içimde ki korkuyu tetikledi. Anlayacağın oğlumun o haline geri dönmesini istemiyorum. Dediğimi anlıyorsun değil mi?" Bu kısaca git demek oluyordu. Git ve bizi rahat bırak. Ona hak verdiğim için bir şey diyememiştim. Ama bu sefer geri gitmeyecektim. Hoseok'u görene kadar onu bu kadar özlediğimi yeni fark etmiştim. Bunca zaman nasıl dayanmıştım bilmiyordum.

"Hatalar yaptığımın farkındayım. Kendi acıma onu ortak ettiğimi o zamanlar düşünmemiştim. Daha önce fark etmemiştim ama onu gerçekten özlemişim. Efendim gitmemi istiyorsunuz ama gidersem asıl o zaman kötü olmayacak mı? Unutmak kolay değil efendim. Bunu yapmak kolay olsaydı şimdi daha farklı olmaz mıydı?" Derin bir nefes alıp verdi. Tekrar denize çevirdi bakışlarını. Sonra bir kaç dakika düşündü öylece ve tekrar bana döndü.
"Onunla evlenecek misin?" Gözlerim sonuna kadar açıldı. Böyle bir soru beklemiyordum.
"Cevap ver. Onunla evlenecek misin?" Ne diyeceğimi bilemeden açık ağzımla annesine bakıyordum. Daha dün buraya gelmiştim ve ben henüz kendime bile gelememişken böyle bir işi nasıl yapabilirdim ki?
"Bak buna cevap bile veremiyorsun. Eğer onunla sonsuza kadar kalamayacaksan, o zaman sonsuza kadar kaybolmalısın. Elbet bir zaman sonra o da gelmeyeceğini anlayınca pes edecek ve yoluna bakacaktır. Sana gün batımına kadar süre tanıyorum Aries. Eğer bir cevap vermezsen kendi ellerimle seni buradan göndereceğim." Sonra arkasını dönüp eve doğru yürüdü. Ben ise arkasından sadece bakmakla yetindim. Nasıl cevap verebilirdim ki? Kendimden çok Hoseok'u üzmekten korkuyordum. Taehyung gibi olmak istemiyordum.

ENDless ✅Where stories live. Discover now