mumun sönmesi🥀

97 23 58
                                    

Medyaya çok sevdiğim bir şarkı koydum. Bakıverin♡

Ben kahvemin son yudumlarını alıyorken pencereye yağmur damlaları çarpmaya başlamıştı. Bu sesi dinlemek bana herzaman huzur verirken yine aynı görevi yerine getiriryordu. Başımı yavaşça pencereye çevirip camdan aşağı süzülen damlaları izlemeye başladım. Bir.. iki.. üç.. yüzümde hafif bir gülümseme oldu.

Açıkçası onun itirafını beklemediğim için biraz afallamıştım. Ama aramızda ki bulunan bu belirsizliğin sonunda açığa çıkması kalbimi rahatlatmıştı. Bunu birlikte halledip eskisi gibi olabilirdik.

"Nasıl olduda o duvara çıktın bilmiyorum. Hiç korkun yok Aries. Delinin tekisin" gözlerimi saydığım damlalardan alıp ona çevirdim. Omuz silktim.
"Seninde benden aşağı kalır yanın yok. Ya saksı parçaları seni yaralasaydı?" Oda benim yaptığım gibi omuz silkti. Başını yana çevirdi.
"Kalbimde ki yara kadar acıtmayacağına emindim" sonra bana döndü.
"Yinede bunlar garip bir şekilde işe yaradı." Kahvenin sonunu içip ayağa kalktım.
"Artık barıştığımıza göre ben gideyim" elimdeki bardağı masanın üzerine koyup ona döndüm.
"Yağmur yağıyor bekle seni ben bırakayım" başımı olumsuz anlamda salladım.
"Jungkooku ararım. Gelip beni alır." Telefonu cebimden çıkarıp canım kardeşim jungkook'u aradım. Bir kaç çalıştan sonra açmıştı.

"Heyo nasılsın bebeğim" yanıma gel ben sana o bebeği göstereceğim. Derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirdim.
"Kes zevzekliği. Gelip beni al yağmur yağıyor."

"Hoseok hyung getirsin" bu çocuk dünyaya benim sabrımı sınanması için gönderilmiş.
"Sana gel dedim kook"
"Aldığım paranın hakkını vermeliyim. Bu yüzden.." telefonun kapanma sesini duyunca kocaman gözlerle telefonun boş ekranına baktım. Yüzüme kapatmıştı ağzını kırdığım. Bekle evde görüşeceğiz. Hoseok karşımda gülmemek için yanaklarını ısırıyor minik gamzelerini ortaya çıkarıyordu.
"Hadi seni eve bırakalım"
"Şemsiyeyi bana ver. Tek başıma gideceğim" sinirlerim tepeme kadar çıkmıştı.
"Inat etme. Seni eve bırakacağım. Ayrıca jungkook'u dövmemi ister misin?" Bu zevki başkasına vermek mi? Hayır. Kalsın.
"Ben hallederim" üzerine kabanını aldı ve kapının kenarında duran şemsiyeyi de aldı. Benim gelmem için biraz beklemişti. Yavaş adımlarla yanına vardım. Ve kapıyı açıp çıktık. Soğuk hava bir anda yüzüne çarpınca gözlerim kısıldı. Kış artık yüzünü gösteriyordu. Hava iyice kendini kara hazırlıyor, etrafı soğuk ile kaplıyordu.

Şemsiyeyi açıp benim üzerine doğru uzattı. Kapıyı biz çıkar çıkmaz kapatmıştı. Merdivenleri hızlı adımlarla inmiştik. Yanımda durup şemsiyeyi benden aldı. Birlikte evime doğru yürüyorduk.

"Diğerleri biliyor mu?" Merakla konuştum. Vereceği cevabı tahmin ediyordum ama onun ağzından duymak istiyordum.
"Sen hariç herkes biliyormuş" hafifçe kıkırdadı. Bunu söyleyeceğini biliyordum.

"Bir şey daha sormak istiyorum" barıştığımıza göre aklımda ne varsa soracaktım. Icimi kemiren hislerden kurtulmak istiyordum.
"Kolay olsun" kocaman tebessüm ettim.
"Annenle konuşmanı duymuştum. Gidecek misin?" Başımı ona çevirdiğimde bana bakıyor olduğunu gördüm.
"Gideceğim." Içimde bir yerlerin acıdığını hissettim.
"Senin için buradaydım. Taehyung'la olduğuna göre artık bana gerek kalmadı." Buruk bir tebessüm sunup önüne döndü. Ilsan'a ailesinin yanına gidecekti. Bu onun en doğal hakkıydı. Yıllardır onu yanında tutarak bencillik yaptığımı yeni fark ediyordum. Burada tek başına bırakmıştım onu. Ailesiz büyümüştü. Şimdi ise ona kal demeye hakkım yoktu.

"Bir şey demeyecek misin?" Hafif bir sesle sordu. Ne diyebilirdim ki? Buna hakkım yoktu.
"Buna hakkım yok. Demeyeceğim" bir şey demedi. Bende etrafı izlemeye devam etmiştim. Yan yana yağan yağmurda yürüyorduk. Ellerimin içine üfleyip cebime soktum. Üşümüştüm.

ENDless ✅Where stories live. Discover now