gitmek istiyorum🥀

95 25 31
                                    

En sonda ki notu okumayı unutmayın ^^

.
.
.

                                          (♡)

Bir hafta geçmişti bile. Ben ise sanki olduğum yerde sayıyordum. Hâlâ keskin bir acı vardı kalbimde. Küçük bir yeri Taehyung'u affetmemi istesede diğer tarafı şiddetle karşı çıkıyordu. Belkide bu zamana kadar hep ona sevgi beslediğim için olsa gerek içimde ufak çok ufak bir görme isteği vardı.

Her şeyi geçtim herkesin üzgün olma sebebi de ben olmuştum. Artık eskisi gibi havada şakalar uçuşmuyor, Haerin bile kimseye kızmıyordu. Buda acıyan kalbimi daha da acıtıyordu.

"Aries!!!" Adımın seslenilmesiyle arkama döndüm. Seokjin hızlı adımlarla yanıma gelmiş, ellerini dizine dayayıp derin derin nefesler almıştı.
"Gittikçe yaşlanıyorum sanırım" dediğinde tebessüm ettim.
"Fosil olmadan önce hemen evlenip çocuk yapmalısın" sinirli bakışlarıyla doğruldu.
"Bu kadar yakışıklı bir fosil gördün mü diye başlayan uzunca bir konuşma yaparak seni azarlardım ama sana işim düştüğü için demeyip konuya giriyorum." Uzunca konuştuğu için nefesi tükenmiş derince havayı içine çekip konuşmaya devam etti.

"Şu soruları Hoseok'a verir misin? Benim derse yetişmem gerekiyor" soru gibi çıkan emir cümlesi ile kağıtları elime tutuşturup arkasına bile bakmadan kaçtı. Gözlerimi devirip kağıtlara baktım.
Ingilizce dersinin önceki sınav sorularıydı. Yapacak bir şey yoktu gidip vermeliydim.
Telefonu çıkartıp Hoseok'u aradım. Sonuna kadar çalmıştı ama açan olmadı. Sanırım sessizde kalmıştı. En işsizimiz olan Jimin'e sormalıydım. Hızlıca onu aradım. Iki kez çaldıktan sonra sesini duydum.
"Çok değerli ve yakışıklı ayrıca eşi benzeri olmayan Jimin'in telefonu?" Göz devirdim. Şimdi karşımda olsa elimdeki kağıtları çoktan kafasına geçirmiştim.

"Hoseok'u gördün mü? Aradım ama açmadı." Bir kaç saniye sesi gelmemişti. Sanırım en son gördüğü yeri düşünüyordu.
"Burada ki sevdiği çikolata bitince sanat bölümüne gitmişti. Bir şey mi oldu? Ben yardım edeyim?" Hafifçe tebessüm ettim. Üzgün olmak bazen işe yarıyordu. Herkes bir şeyler için bana yardım etmek istiyor, buda keyfimi yerine getiriyordu.
"Hayır teşekkür ederim. Yaşlı ve yakışıklı biri elime kağıt tutuşturup Hoseok'a vermemi istedi sadece" Jimin ufak bir kahkaha attı ve kolay gelsin diyerek telefonu kapattı. Hızlı adımlarla sanat bölümüne adımladım.

On dakikalık yürüyüşün ardından bölüme gelmiştim. Etrafa bakınıyor ve Hoseok'a dair bir şeyler arıyordum. Kantine bakmıştım ama orada değildi. Ön kapıdan ben geldiğim için arka taraftan çıkarak orayada bakacaktım. Kapıyı itip dışarı çıktım ve etrafa bakınmıştım. Bir kaç adım attım ve tekrar bakındım. Sola döndüğümde gördüm manzara hiçte hoşuma gidecek bir şey değildi. Hoseok Taehyung'un yakasına yapışmış onu duvara yaslamıştı. Bağırarak konuşuyordu.

"Seni uyardım. Aries'i kullanmana izin vermeyeceğim" Hoseok öyle bir söylemişti ki her an Taehyung'u öldürebilirdi. Büyük bir adım attım. Onu durdurmalıydım.  Taehyung alayla güldü.

Söylediği yüzünden adım atamamış öylece kalmıştım.
"Sanane onu kullanıyorsam? Sen kimsin ki buna karışıyorsun? Kendisi bunu istiyorsa ve benim onu kullanmama izin veriyorsa sen sadece köşeden izleyen biri olursun." Gözlerim doldu. Derince yutkunup umursamaz bir hal aldım. Duygularımı belli etmeyecektim.  Hoseok ise sıktığı elini havaya kaldırmış yumruk atacakken adını seslendim.
"Hoseok" anında ikisininde yüzü bana döndü. Bir kelime daha ekledim.
"Değmez"
Ufacıkta olsa onu özlediğimi söylüyordum. Bir pisliği düşünüyordum. Kendime acıyorum. Hoseok beni uyarmıştı ve ben hala onu düşünüyordum. Taehyung Hoseok'u itti ve hızla bana doğru geldi. Kolumu tutup konuştu.
"Aries açıklamama izin ver." Umursamaz bir şekilde ona baktım.

ENDless ✅Where stories live. Discover now