3. Bölüm ''Dalgalar''

1K 94 122
                                    

Aradan geçen sürenin hesabını tutamıyordum. Zihnim karman çormandı. Bir kaç kapı kapanma sesi duydum çöktüğüm yerden. Tepemdeki ışık bir kaç kez titreşirken bana doğru gelen adım sesleriyle elimi yüzümden çektim. Uykudan yeni uyanmama rağmen hala yorgundum. Ara ara yanağımdaki ağrı da kendini hatırlatıyordu...

Aziz kapıda belirdiğinde bakışlarımız bir kaç saniye kesişti ve benim yanımdan geçip musluğa doğru gitti. Kendine mi yoksa Kamil'e mi su doldurduğunu bilmiyordum. ''Sakinleşti biraz.'' bana döndü. Uzamış kıvırcık saçları gözlerini kapatıyordu neredeyse.

''Alttan al onu biraz. Onun da annesi bu tarihlerde öldü, onun da gerginliği var.'' Dediklerini anlamaya çalışırken Kamil'in beni denize attığı gün Turgut'un dedikleri geldi aklıma. Annesi biz lisedeyken öldü demişti. Hatırlıyordum her şeyi, fakat neden üzgün hissediyordum bunun için?

Aziz'in gözleri yüzümdeki ifadeyi anlamak için bir kaç saniye daha yüzümde asılı kaldı. Derin bir iç çektiğinde gözlerimi kapattım. ''Siki tutmuşsunuz siz...'' Sessizce fısıldayıp odadan çıktığında ellerimi saçlarımın arasında daldırdım. Tutmuştuk anasını satayım, bir halt anlamıyordum.

Bir kaç dakika mıydı yoksa bir saat miydi emin değildim ama bana çok uzun gelip zehir olan zamanın ardından bir kapı sesi daha duydum. Bakışlarım oturduğum yerden giriş kapısının oraya döndüğünde sarsak adımlarla yere bakarak gelen iri beden her an yere düşecek gibi duruyordu.

Aklım dört gün öncesine kaydığında nefesim boğazıma tıkandı. Turgut'un gitmesinin ikinci günüydü. Alia gelmiş ortalık çarşamba pazarına dönerken Baran arada kafayı yiyordu. Kamil ise kafayı yemişten beterdi. Dengesiz tavırları gereksiz siniri asla bir anlam ifade etmiyordu. Ya da ben anlamıyordum.

Kafamı iki yana salladım. Hayır şu an olanları düşünmenin sırası değildi. Siktir olup gidecektik. ''İki gün...'' diye fısıldadım kendi kendime.

Büyük gürültüyle kafamı hızla ona çevirdiğimde girişteki sehpayla birlikte devrildiğini gördüğümde hızlıca ayağa kalkıp ona yöneldim. ''İçeceksen de adam gibi iç gerizekalı...'' söylenmemi duymuş muydu bilmiyordum ama bana bakarak sırıtmaya başlamıştı dediklerimden sonra. Kolundan tutup yardım etmeye çalışırken Aziz salondan çıktı aceleyele.

''Noldu lan?'' Sonra bize baktığında eliyle alnına vurdu. ''Siktirip götür şunu yatağına...'' Arkasını bize dönerken Kamil'in yanında cılız ve kısa kalan bedenim zar zor o yükü kaldırıyordu. Bana yaslanmasıyla zar zor salona geçtik. Yer yatağına doğru onu götürürken üstünü değiştirmesini fısıldadım. Beni umursamamsıyla dişlerimi sıktım. Ne bok yerse yesin amına koyayım...

Onu un çuvalı gibi yer yatağına atarken Alia'nın kanepede uzanarak bana baktığını gördüm. Aziz de çaprazındaki kanepeye uzanmış elindeki kitabı karıştırıyordu. Onlara bakmayı bırakıp sessizce sobanın yanına yerleştim. Sobadan gelen ısı odayı yakıp kavuruyodu. Van'da olsak böyle rahat rahat ısınamayacağımızı biliyordum.

Aziz biraz daha kitapla uğraştıktan sonra kitabı yere koyup ışıkları kapattı. Alia ondan beş on dakika önce uyuya kalmıştı. Bana olan bakışları her ne kadar rahatsız edici olsa da o mavi gözlerde Turgut'a olan sevgiyi somut bir şekilde görebiliyordum.

Kanepesine yerleşen Aziz'i karanlıkta zar zor seçerken ''İyi çocuksun sen.'' diye fısıldayışını duydum. Yüzümde sırıtış oluştu. ''Senden büyüğüm ben.'' dedim. Aziz'den ''Haa nee'' diye bir ses geldiğinde sessizce güldüm. ''Baran'la yaşıtım.'' diye açıkladım. Aziz kanepede doğrulup benim tarafıma baktı.

''Taş çatlasa 22 duruyorsun.'' dedi sessizce. Onun konuşmasının hemen ardından homurdanma ve hışırtı sesleri geldi. Yer yatağında yatan Kamil'e çevirdim bakışlarımı. Eskiden benim yattığım tarafa elini uzatmış boşluğu yokluyordu. Bu görüntü içimdeki bir yerleri rahatsız etti.

HIRÇIN DALGALAR  (GAY)Where stories live. Discover now