14. Bölüm '' Tek Değilim''

1K 92 72
                                    

Bu Dağlar Kömürdendir - Sufle

Hastane koridorlarında geçen her saniye sanki başka bir boyut alıyordu. Dünya bükülüyordu, zaman bükülüyordu... Ama kardeşim o ameliyathaneden çıkmıyordu...

Kamil'e baktım. Benimle aynı şekilde duvara sırtını yaslamış, yerde gergince bekliyordu. Aziz'le neden gitmediğini anlamıyordum. Turgut mu istememişti hepsinin gelmemesini?

Zaman akıp geçti, babamlar geri geldi ama kardeşim o ameliyathaneden çıkmadı.

Çıkacaktı değil mi?

Beni düşüncelerimden sıyıran şey Kamil'in hareketlenmesiydi. Babamlar ona bakarken o yavaşça telefonunu çıkarıp kulağına götürdü.

''Ne durumdasınız?'' Telefonu kulağına yaslı halde tutarken kalbim ağzımda atıyordu, stresten midem bulanıyordu. Karşı taraftan gelen sesi yanında olduğum için az buz duyarken Kamil ''Şikayetçi olmayacak.'' dedi keskin bir sesle. Gözlerimi kırpıştırdım.

Faik şikayetçi olmazsa Turgut sorunsuz bir şekilde buraya, sevdiğinin yanına, dönebilecek miydi?

''Şükür...'' diyip sağ elini yüzünde gezdirdiğinde dikleştim. Kahve gözleri o kadar yorgun bakıyordu ki ne olduğunu anlamıyordum. ''Tamam.'' Telefonu kapattığında hızla ''Ne oldu?'' dedim.

Bana döndü üstündeki kazağı çekiştirip. ''Cuma sabahı verdiği dilekçe daha işleme konmamış. '' Anlamayarak baktım. Ne demek oluyordu bu?

Yüzüme baktığında iç çekti yorgunca. ''Çok yoğunmuş o sıra ve işleme pazartesi koyarız diyip köşeye koymuşlar. Yani Baran'a müdahale ettiğinde hâlâ resmiyette doktordu. '' Dudaklarım büküldü yaşadığım ufak rahatlamayla. Turgut'a bir şey olmayacaktı...

Kafasını iki yana salladı. Sanki içimden geçeni okuyordu yüzümden. ''Canlı çıkması lazım Soner...'' Bir kaç kelime kalbinizde hiç bu kadar ağırlık yapmış mıydı sizin? Benim şu an yapıyordu. Öyle bir yapıyordu ki ellerim titredi korkudan.

''Turgut oğlum iyi olacak, değil?'' Hafize teyzenin ağlamaklı ve bir o kadar yorgun sesiyle ikimiz de gözleri hastane sandalyesinde oturan kadını buldu. Bitik haldeydi...

''İnşallah teyze.'' dedi sadece Kamil. Benim konuşacak gücüm yoktu. Babamla göz göze geldiğimizde kafasıyla koridoru gösterdi. Dudaklarım titrerken yavaşça ayağa kalktım. Kamil'in gözlerini üstümde hissedebiliyordum. O an ona bakmadan babamın gösterdiği tarafa yürüdüm ve sağa sapıp diğerlerinin görüş açısından çıktım.

Birkaç saniye sonra babam karşıma geldiğinde ''Mehmet'i ara gitsin doktora avukatlık yapsın.'' dedi sert sesiyle. Kafamı salladım. ''Bana bak Soner!'' sinirli sesiyle gözlerine bakmaya çalıştım. Eziliyordum karşısında. Dün gece aklıma geliyordu ve her saniyesinde babamın karşısında iki büklüm oluyordum. Ağlayacak bir durumda karşısında durmaktan eziliyordum.

''Çocuk değilsin sen. Kendine gel.'' Bıyıklarını sağ eliyle düzeltip kaşlarını çattı.  Baş hareketiyle birlikte ''Git üstünü başını düzelt.'' dedi. Kafamı iki yana salladım yorgunca. ''Olmaz baba. Onu yalnız bırakmam.''

''Soner!'' Sesi neredeyse bağıracak kadar yüksek çıktığından yerimde irkildim. Adım seslerini duymamla başımı sesin geldiği tarafa çevirdim. Kamil hemen koridorun dönüş yerinde durmuş kaşları çatık bize bakıyordu. Gözlerimi gözlerinden kaçırdım. Karşında bu kadar aciz görünmek istemiyordum. Babam tarafından azarlanırken onun görmesini hiç istemiyordum. Sanki ben ona bakmazsam beni görmeyecekti.

''Şu çocuğu da al git. Üstünüzü değiştirin. Baran'ı burada yalnız bırakmıyorsun, ben varım burada.'' Noktayı koymuştu. Arkasına bakmadan geldiğimiz tarafa giden iri bedenin arkasından baktım. Kamil'in yanından geçen babam Kamil'e ufak bir baş selamı verip gözden kayboldu.

HIRÇIN DALGALAR  (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin