Bölüm 17: Parti Zamanı-1

38 3 169
                                    


  2600 kelimelik bölümle tekrar karşınızdayım. Güyya ben bütün olayları yazacaktım falan ohooo bölüm bitti ben toparlayana kadar. Neyse efendim bir dahaki bölüm kaldığımız yerden devam edeceğiz. İyi okumalar. 

Not: Bu bölüm oluşan soru işaretleri sonraki bölümde ve akabinde yayınlayacağım bilgilendirme bölümüyle giderilecektir.


Teru, siyah kapüşonunu iyice çekiştirirken, geldiği uzun yola değmesi için aradığı adamı yerinde bulmayı diledi. Bozuk taş yolda adım adım ilerlerken sokaktaki absürt giyimli kadınlar-bazıları değişkendi- onu dikkatlice süzdü. Lambaların pek aydınlatamadığı loş sokakta uzun boyu ve siyah ceketi yüzünden onu bir erkek sanmış olmalıydılar ki aralarından bir tanesi kendisine doğru ilerlemeye başladı. Teru ilgilenmediğini göstermek için kısa bir bakış attıktan sonra adımlarını hızlandırarak ortamdan uzaklaştı. Kadın ise bir kaç defa söylenerek her zamanki yerine yerleşip yeni hedefler aramaya başladı.

  Az önceki sokaktan daha aydınlık görünen sapağa döndüğünde doğrudan gece kulübünün neon tabelası gözüne ilişti. Işıklı harflerle yazılan Frenzy Time* yazısı bütün sokağı aydınlatacak kadar parlak, aynı zamanda tek ışık kaynağıydı. Kapıdan gelen şiddetli müzik ve bağrışma sesleri içeride olanların habercisi gibiydi. Her suçun bulunabildiği bu sokaklarda en geniş yelpazeye sahip yer burasıydı; fuhuş, yasadışı dövüşler, uyuşturucu, değişken satışı, her şey bu bataklığın içinde vardı. Sadece bu kulüpte değil, bu sokaklarda, hatta şehrin bu ucundaki her köşe başı türlü suçlarla doluydu, çoğu insan buraya yeraltı derdi ama bu yere bok çukuru demek daha doğru olurdu. Duvarlarının bile leş gibi koktuğu, gülümsemelerin solduğu bu yerde aranan bazı şeyleri bulmak da pekala mümkündü.

(Frenzy*: kudurma, çıldırma, aşırılık ve cinnet anlamlarına gelen söz. Frenzy Time ise bunların hepsini içerebilir.)

  Teru, kulübe dikkatini vermeden önünden geçip gitti, ardından bir kaç adam meyve sineği gibi ışığa doğru çekilirken o ilerideki karanlıkta kayboldu. Az ileride, çıkmaz sokağın girişindeki çöp kutusunun ardından bir dumanın havaya yükseldiğini gördüğünde aradığını bulduğuna sevindi. Adımlarını sıklaştırıp yanına gittiğinde koyu kahve ceketli ve melon şapkalı kısa boylu bir adamla karşılaştı. Şapkası yüzünü örtse de sigara dumanı onu ele veriyordu, son bir duman çektikten sonra başını kaldırıp yeni gelen kişiye döndü. Teru ise hafifçe gülümseyip başını eğerek selam verdi.

  Genç kızın karşısındaki adamın yüzü kırışmaya yüz tutmuştu, ama asıl dikkat çeken kırışıklıkları değil çirkin yüz hatlarıydı, burnu -muhtemelen kırılıp yanlış kaynamaktan- yamuk bir görünüm almıştı, dudakları ise ince ve solgundu. Bayık gözlerinden birinin kenarında kocaman bir yanık izi vardı, bundan daha ürkütücü olan ise bir kulağı yokken diğerinin de yarısının kesik olmasıydı.

  Teru, adamın yanına, duvara yaslandı ve konuşmasına başladı, "iyi akşamlar, Lessie."

"İyi akşamlar Blood'un haşin lideri."

"İstediklerimi buldun mu?"

"Beni hafife alıyorsun." Adam ceketinin cebinden bir kağıt çıkardı ve Teru'ya uzattı. "İstediğin adamları topladım, isimleri ve numaraları burada." Teru kağıdı aldığında bakmadan cebine koydu, Lessie ise düşünceli bir şekilde sigarasından bir duman çekti.

"Bu adamlar para için her şeyi yapar. Tehlikeli olduklarını söylememe bile gerek yok."

"Zaten böyle insanlara ihtiyacım var. Bu kadar hızlı bulabileceğini düşünmemiştim."

The HuntedDonde viven las historias. Descúbrelo ahora