Bölüm 12: Hatıralar-3

35 4 99
                                    

Yıllardır sorunsuzca kendilerine itaat eden kızın intihar etmeye çalışması herkesi şaşkınlığa uğratmıştı. Olaydan bir kaç saat geçtiğinde Felix hala çalışma odasında bir ileri bir geri odayı arşınlıyordu. Elini çenesine götürüp düşünüyor sonra bir iç çekip saçlarını karıştırarak kafa karışıklığını ve öfkesini bir türlü gideremiyordu ama bunlardan daha baskın gelen his ise korkuydu. O adamı kızdıracak en ufak bir şey yaparsa sonuçları çok ağır olabilirdi, bu yüzden uykusunu kaçıran bu hadise, ona haber verilmesine rağmen hala cevap gelmemesi Felix'i strese sokuyordu.

"Bay Felix, biraz sakin olmaya çalışsanız," ayakları süslü oymalarla bezenmiş, ceviz çalışma masanın önündeki bordo kaplamalı iki koltuktan birinde oturan sekreter kendini tutamayıp sordu. Hareket halindeki tombul adam hiddetle öfkesini çıkartmak için sekreterine döndü.

"Sakin mi? Sakin mi?!! O adamın neler yapabileceğini bilmiyor musun?! Özel malını bize emanet etti ve olana bak! Ya Gray hızlı davranmasaydı da şu kaçık kız amacına ulaşsaydı?!"

"B-Başka bir tane bulamaz mıyız?! Çok güçlü bağlantılarımız var eminim yabancı ülkelerden bulabiliriz. Bay Bookman yardım ederse..."

"Nadir türün anlamını bilmiyor musun geri zekalı! Bütün dünyayı arasak bile bir tane bulacağımızın garantisi yok! Böyle değerli bir malın zayi olmasına nasıl izin veririz?"

"Bunların bende farkındayım efendim ama siz de farkındasınız ki bu noktaya gelmiş birini geri döndürmenin bir yolu yok. Nasıl davranırsak davranalım köşeye sıkıştığında aynı tepkiyi vermeye devam edecek. Şimdi yaptığımız gibi sakinleştiriciler versek yada sürekli bağlı tutsak da böyle birinden faydalanamayız." Aklındaki gerçekleri cisimleşmiş bir halde karşısında bulunca Felix dizlerinde derman bulamayıp diğer sandalyeye çöktü. Yüzünü ellerinin arasına aldı, titrek ve derin nefesler alırken içindeki duygu kazanını devirmeyi her şeyden çok istiyordu. Birden bire telefon çaldı, ikisi de korku ve endişeyle sesin geldiği masadaki küçük nesneye bakarken yutkundular. Felix konuşacağı kişi karşısındaymış gibi saygıyla ayağa kalktı. Gözleri duvardaki altın yaldızlı süslemeleri olan saatin yelkovanına takıldı, romen rakamıyla yazılmış dördü biraz geçiyordu ve beklemeden telefonu açtı.

"Efen-" Karşısındaki vakit kaybetmeden konuşmaya başlayınca sözleri ağzına tıkıldı. Telefonun ardındaki sakin ve ağır ses tonuyla sarf edilen her bir kelime sanki ömründen on yıl alıp götürüyordu. Ses konuşmayı bitirdiğinde karşısındakini beklemeden telefonu kapattı. Felix'in gözü istemsizce tekrar saate kaydı, yelkovan eski bulunduğu noktadan sadece bir bölme ilerleyebilmişti. Konuşmanın kısalığına ve aldığı talimatların içeriğine şaşırarak gümbürtüyle koltuğa gömüldü. Onca stres yüzünden bacaklarının bir daha kendini taşıyamayacağını düşünüyordu, gözlerini kapatıp bir kaç derin nefes alarak tekrar sakinleşmeye çalıştı.

"Efendim?" Sekreter endişe ve korkuyla sordu. Alnından akan terleri elindeki işlemeli kumaş mendille silmeye çalışıyordu ama saçları çoktan ıslanmıştı bile.

"Bir an önce emirleri yerine getireceğiz."

"Hala tedirgin görünüyorsunuz."

"Bu kızla işimizi bitireceğiz."

***

Ertesi gün Teru kendine geldiğinde bile akşama kadar bağlı bir şekilde kaldı. Uyandığında hücresi eski haline getirilmişti ve her şey eski muameleye dönmüştü. Akşam vakti önüne biraz ekmekle tahta bir tabakta çorba getirildi, Görevli ellerini çözdü ve yemesini söyledi ama küçük kız hiç bir tepki vermeden öylece durdu.

The HuntedWhere stories live. Discover now