Bölüm 13: Baktığım ay, ellerimdeki güç

40 3 147
                                    

Bütün bu acı anıları adeta tekrar yaşıyormuş gibi hatırlarken iki arkadaşına, iki kardeşine, daha sıkı sarıldı. O kadar yıl geçmesine rağmen bir gün bile aklından çıkmamışlardı, acizliğiyle savaşmasının sebebi, bütün bu düzene karşı çıkması hep onlar sayesindeydi.

"Ağlama Teru." Mira bu cümleyi söylerken gözlerinden yaşlar dökülse bile gülümsüyordu, yıllardır özlediği kokuyu tekrar almanın mutluluğuyla kocaman gülümsüyordu.

"Evet böyle bir günde ağlayamazsın ne-chan."

"Diyene de bak en çok ağlayan sensin Tau." Geri çekildiğinde tekrar onlara baktı, zihninde hiç yaşlanmamış, hep çocuk kalan bu ikili şimdi kendisi gibi büyüyüp güçlü birer yetişkin olmuşlardı.

"Çok büyümüşsünüz."

"Sende Teru, çok güzel bir kadın olmuşsun!" Teri gözlerini yere indirerek hafifçe gülümsedi.

"En çok ben büyüdüm ne-chan! Baksana boyum kocaman oldu!" Taurus birden ayağa kalkıp boyunu göstermek için poz verdi, kocaman gülümseyerek parıldayan gözlerle ablasına bakıyordu. İki kadın da gülümserken ayağa kalktı.

"Evet gerçekten çok uzamışsın, koca adam olmuşsun ama..." Teru ellerini bağlayıp cümlesine ama eklediğinde Taurus'un gülümsemesi yok oldu.

"..ama için hala aynı." Teru kocaman gülümseyip karşısındaki 190lık çocuğun saçlarını sertçe karıştırdı. Mira Teru'nun şefkatle dolu gülümsemesini gördüğünde eski günleri hatırladı, Teru'nun ikisini sürekli kolladığı o günleri.

"Sende hiç değişmemişsin." Mira hafifçe gülümserken Teru ona doğru döndü. "Hatta daha harika bir insan olmuşsun. Seninle gurur duyuyoruz."

"Mira..." Teru Mira'nın ellerini tuttu, gözleri dolmuştu ama çevresine bakıp, gözlerini kırpıştırarak göz yaşlarının akmasını engellemeye çalışıyordu.

"Öyle olduğunu sanmıyorum. Bu kadar yıl geçmesine rağmen ben-"

"Senin çabaladığını biliyoruz. Lütfen kendini üzme. Yaptıkların, yani sen ve Blood'un yaptıkları bütün değişkenlerin dilinde, burada bile. Eminim ki çaresiz hisseden değişkenler sizin onları kurtarmanızı bekliyor, siz onların kahramanısınız."

"Ne zaman küçük çocuklardan biri ağır eğitim yüzünden ağlasa," Taurus Mira'dan sonra devam etti. Yüzünde hüzünlü bir ifade vardı, görünen o ki artık Mira ve Taurus da görevliydi. "onları sakinleştirmek için hep bir kahramanın kurtarmaya geleceğini söylüyorum. 'Orada, dışarıda, bizim hiç görmediğimiz dünyada bizim gibileri kurtaran bir kahraman var,' diyorum. Sonra senin bu zamana kadar yaptıklarını anlatıyorum. Kalplerinde büyüyen umut gözlerinden okunuyor." Teru hak etmediğini düşündüğü bu övgüler karşısında bakışlarını kaçırdı. Şimdi omuzlarında sadece Mira ve Taurus'un özgürlük umutları değil, kendi gibi çaresiz çocukların, karanlıklarda sessizce dua eden değişkenlerin umutları vardı.

"Tek başıma olsaydım asla hiç bir şey başaramazdım. Bu zamana kadar edindiğim yoldaşlarım, gölgelerden bize yardım eden o kişiler, hepsi bu değişimin olması için çok sıkı çalıştı. Keşke onlarla tanışabilseydiniz. Birbirinizi görmenizi o kadar çok isterdim ki.." Gözünden bir damla yaş süzülürken kendine tekrar kızdı. Burada onların nasıl bir hayat yaşadığını bilirken kendi ne yapıyordu? Arkadaşlarıyla beraber güzel vakitler geçiriyor, kitaplar okuyor, istediği yiyeceklerden yiyor ve hatta bencilce okula gidiyordu. Sanki onlara inat, hayatları boyunca yapamadıkları her şeyi bir bir yapmıştı, şimdi bu yerin gölgeleri tekrar zihnini tırmaladığında ne kadar acımasız ve acınası olduğu için kendinden daha çok nefret ediyordu. Yüzünden ifadesi okunuyor olacak ki Taurus elini omzuna koyup tatlı bir şekilde gülümsedi.

The HuntedOù les histoires vivent. Découvrez maintenant