BÖLÜM 32:CAN BEDENDEN ÇIKSA DA

775 108 27
                                    

Sonunda iyileştim ve size yeni bölüm yazıyorum.
Medyada da gördüğümüz gibi erken ölüm yoktur,kadere iman vardır.
Hadi bölüme geçelim...💖

18 gün sonra...

On sekiz gündür hastane koridorunun sandalyesinde,başım iki elimin arasında ne yapacağımı düşünüyordum.Kutay,Eflah'a zarar vermesin diye evlenmeyi kabul etmek zorunda kalmıştım.Fakat şimdi ise Kutay'ı bu fikirden vazgeçirmenin derdindeydim.
Henüz hiçbir fikrim ya da uygulamaya geçireceğim bir planım yoktu.On sekiz gündür hergün evleneceğimizi bana hatırlatıyordu Kutay.Onu bir şekilde geçiştirmeye çalışsam da artık bıçak kemiğe dayanmıştı.Henüz Pelin bile yeni öğreniyordu.Düşünmekten anlatmaya vaktim kalmamıştı.

Pelin,"Neden kabul ettin?"dedi,sessizce.

Derin bir nefes aldım.
"Eğer kabul etmeseydim odaya giren hemşire Eflah'a bir sıvı enjekte edecekti ve onu öldüreceklerdi."dedim.Gözümden akamayan,içime akan yaş ile.

Eliyle şok olmuşçasına ağzını kapattı.
Şok etkisi hala devam ederken şaşkınca konuştu.
"Bu adam tam bir psikopat.İnsanlara acı vermekten zevk alıyor."

"Bir plan yapmamız lazım,yoksa Eflah'ı öldürecekler."daha fazla tutamadım gözyaşlarımı.

Elimdeki küçük Kur'an-ı Kerim'i göğsüme bastırdım.

Pelin,"Tufan dayıma ne diyeceksin?Nasıl açıklayacaksın?"

"Önce Kutay'ı oyalayacağım.Şu sözde evlenme olayını uzatmaya çalışacağım.Belki vazgeçer.Başka yapacak bir şeyim yok.Göz göre göre Eflah'ı öldürmelerine asla izin veremem.Babam beni o adamla asla evlendirmez,eğer evlendirmezse Eflah'ı öldürürler.Babam'a da bu şekilde açıklayacağım,eminim beni anlar.Evlenme sürecini uzatabilirsem,Eflah'ın polis arkadaşından yardım isteyeceğim."

Pelin bıkkınca konuştu,
"Hakkımızda hayırlısı olsun İnşAllah."

Elini sıkıca tuttum.

"İnşAllah kardeşim."

İçimdeki hüznü saklayamıyordum.
Yüzüme ister istemez yansıyordu,tabi babam da beni böyle görünce üzülüyordu.
Korkuyordum...

Bunca şeyin üstesinden gelebilmemin tek sebebi Allah'ın bana yardım etmesiydi.
Yüreğim bu yükün altında eziliyordu,sanki dünyadaki tüm insanların derdini ben sırtlanmışım gibi.
Nefesim her geçen saniye  daralıyordu.Ciğerlerime ne kadar nefes çeksem yetmiyor,daha fazlasını istiyordu.Yine bastığım her yer benimle birlikte bir hüzüne kapılıyordu.Nereye gitsem çaresizliği peşimden sürüklüyordum...
Tek güvenim Allah'a idi,beni şu noktada O'ndan başkası kurtaramazdı.Derdi veren Allah,huzura da kavuştururdu elbet.
Yeter ki biz bu fani dünyada onu unutmadan ve herkesten çok severek yaşayalım.

Bir bakıma biz de suçluyduk. Bolluktayken,dertsizken Allah'a yeterince şükretmiyoruz.
Fakat dertliyken ve çaresizken ağlayarak dua ediyoruz.
Yani en büyük yanlışlarımızdan biri de bu.Şükretmiyoruz ama başımız sıkışınca Allah'tan istiyoruz.
Yapmamız gereken:Hem bolluktayken,hem de çaresizken halimize şükretmek ve dua etmek.

Telefonuma gelen mesajla ekran kilidini girip,mesaja tıkladım.
Mesaj Kutay'dandı.

05** *** ** **:Hazırlan seni almaya geliyorum.
-Kutay

Behrem:Konuşmamız gerek acil!

05** *** ** **:Sen iste yeterki,konuşuruz. :)

Behrem:Hastanenin aşağısındaki parka gel.

05** *** ** **:Tamam.

Gözlerimi devirip,ayağa kalktım.
Koridorun başından elinde kahvelerle gelen Pelin,yanıma gelince adımlarını yavaşlattı.

KALBİNE YOLCU/TEXTİNG [20.11.2020]•TamamlandıTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang