✓ KIZIL SAÇLI CADILARIN HÜZÜNLÜ MELODİSİ

15.6K 1.2K 1.9K
                                    

"BÖLÜM 2"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"BÖLÜM 2"

Maral...

Günlerim, tüm hayatımı bir kaç günde çekilmez boyuta taşıyan koltukta uzanmakla geçiyordu. Kırık ayağım hâlâ düştüğüm andan oluşan hasardan daha sağlıklı değildi. O kibirli ve her şeyin en iyisini biliyormuş edasında ortaklıklarda dolanan doktor, uğursuz iş dönemine girmiş gibiydi. Ayağımda hiçbir ilerleme yoktu. Bir ömür boyu bu koltuğa yapışıp kalmaktan endişe duyuyordum.

Daha önce onu hiç yakından tanıma fırsatım olmamıştı. Geçen iki hafta içinde tanıdığım en tahammülsüz insandı, hiç kuşkusuz.Çok çabuk öfkeleniyor ve bağırıp çağırarak sağa sola emirler dağıtıyordu. Kelimenin tek anlamıyla herif bir kontrol manyağıydı. Normal hayatta bir arkadaşın ona nasıl katlanabileceğini düşünemiyordum. Ayriyeten bu huysuz ve gıcık hallerine katlandığım yetmiyormuş gibi, beni de kendisine benzetmekle suçluyordu. Bu hayatımda işittiğim, karakterime yapılan en büyük hakaretti. Şahsıma yönelik bir saldırıydı.

Ondan başka doktor şu koca kasabada nasıl bulunmaz, hayret ediyordum. Bu durum, sadece lânet okumaktan başka bir şey yapamayacağım gerçeği kadar can yakıyordu.

Kalçamdan belime kadar uzanan sırt çizgisi boyunca vücudum tutulmuştu. İş, kalçamı hissetmeme boyutuna kadar varmıştı. Başka bir doktor bulmak zorundaydım. Bu da surların ötesine geçmek demekti. Ve bu pek arzuladığım bir mesele değildi. Özellikle ayağımı kırdığım gün gördüğüm o şey ve Anthony'nin konuyla ilişkin babasıyla yaptığı tartışma bir an olsun aklımdan çıkmıyordu.

Kimi zaman çok düşünmekten kafayı yiyecek sınırlarda olduğumu hissediyordum,kimi zaman ise bir bağlantı kurmak ve olaya daha objektif bakmaya çalıştıkça vardığım tek nokta, ilk düğümü attığım başlangıç noktası oluyordu. Düğümleri açıp tekrardan olaya bakmaya çalıştığımda ise kendimi çığlık atma isteği ile savaşırken buluyordum. Ve sanki bu döngü asla bir sona bağlanmayacak gibi geliyordu.

Avucumu yere dayayarak hafiften doğruldum ve bedenimi arkaya doğru çekerek sırtımı koltuğun başladığına dayadım. Dizlerimin üstünde kalan yorganı da belime kadar çektim.

"Sana sıcacık çorba yaptım."dedi salona giren Nadia, Elindeki tepsiyi yanıma ulaşınca sehpanın üstüne bırakıp yan taraftaki boş sandalyeye oturdu. "Kendini nasıl hissediyorsun?"

Zoraki bir tebessümle sorusunu yanıtladım."Kasvetli ve umutsuz."

Kolunu öne uzatıp elimi tutu. Kaygılı görünüyordu. Kaşları çatıktı. "Mara,"diye kuru bir sesle söze girdi. "Bacağın kırıldığından beri bir farklı görünüyorsun. Bunun kırık bacağının seni yatağa hapsetmesi ile alâkalı olduğuna inanmıyorum."

Başımı pencere yönüne çevirdim, şiddetli yağmurun pencere camına zalimce yaptığı hoyrat ve telaşlı saldırıyı izledim. Yüzümdeki ifadenin gerildiğinin farkındaydım. Dudaklarım tek bir çizgi hâline gelmişti. Ona belli etmeme çabasına girmeye bile tenezzül etmedim. Çünkü onu çok iyi tanıyordum. Müthiş bir gözlem gücüne sahipti.

ATEŞ ORDUSU | DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin