✓ CEHENNEME SAÇILAN ÇİÇEKLER

4.2K 479 73
                                    


Gina ile yaptığım konuşmanın üzerinden üç gün geçmişti ve bu süreçte düşündüğüm tek şey oydu. Cadılar hakkında az çok şey biliyordum ama nedense o gün kendimde de aynı şeyi görmüş olmak beni deli gibi korkutmuştu ve o günden beri peşimi bırakmıyordu.

Kılıç derslerinde bu belirgin şekilde aksaklığa sebep oluyordu ve her nasılsa aklı beş karış havada olan ben, kesinlikle suçlu taraftım. Sevgili Griselda, yani bana kılıç dersi veren kadın aklı erkeklerde uyuşuk köylü kızı olduğumdan yakınıyordu. Ona göre benim eğitilmem, bir aslanın uysallaştırılmasından çok daha zordu ve bana ayırdığı vakti cılız oğlanlara ayırmış olsaydı çoktan koca bir ordu yetiştirirmiş.

Kıçımın ordusu.

Yüce Yaratıcı aşkına, bu kadını Prens Marcus bilerek mi bana eğitim vermesi için getirmişti? Ondan yediğim azarın, hakaretleri bir ömür aç kalsamda beni tok tutacak kadar fazlalardı. Öyle kuvvetli bir kadındı ki, onu öfkelendirecek bir şey söylemeye deli gibi çekiniyordum. Hiç zorlanmadan tek bir vuruşla duvara sümük gibi beni yapıştırırdı. Yüce Yaratıcı korusun, onun gibi olma fikirleri bir şekilde aklıma giriyordu.

"Sen. Tam. Bir. Belasın." Salonun öteki ucuna fırlayan kılıcıma baktım. Dizlerim ve ellerim üzerine düşerken kılıç elimden fırlamıştı.

"Sen üzerime öylece gelirken ne yapacağımı unutuyorum. Biraz daha uysal olsan çok mu şey kaybedersin? Hafif bir gülümseme ya Yüce Yaratıcı aşkına!" Çıkardığı deri eldiveni yüzüme fırlattığında sustum. Uyarısı serti.

Dişlerimi sıktım ve düştüğüm yerden kalktım. Aralıksız kılıç antrenmanlarında pelte gibi olup çıkardım ve şimdi nefes nefese en yakın sütuna yaslanıp soluklanırken Griselda'nın zırhını çıkarmasını izledim.

"Bugün yine berbattın."dedi öfkeyle. Burun delikleri genişlemişti ve bu onu daha da vahşi gösteriyordu. "Bu yüzden akşamları da antrenman yapacağız."

Ağrıyan kaslarım acıyla sızlandı."Yüce Yaratıcı aşkına sende hiç mi merhamet yok ha? Ne sanıyorsun beni, boğa falan mı?"

Bana öyle bir bakış attı ki ciğerlerim havasız kaldı. "Saat tam yedide, duydun mu beni. Saat yedide burada olacaksın."

Sessizce homurdandım. Griselda çıkıp gittiğinde orada öylece tek başıma kaldım. Sütundan kayıp yere oturdum.

Göğüs zırhını, kollukları ve eldivenleri çıkarıp bir köşeye fırlatım. Birkaç dakika gözlerimi kapattım ve yine Gina'nin bana dediklerini düşünmeye başladım.

Gerçken bir cadıysam annem neden bundan hiç söz etmemişti? En berbattı o lânet kasabalıların haklı olmuş olmasıydı ama bir tarafın bunu kabul etmemekte epey inatçıydı.

Yerden kalkıp dizlikleri çıkardıltan sonra salonu terk ettim. Gina, antrenman, Prens Marcus, savaş... Hepsini unutup tatlı bir banyo yapmak istiyordum. Buna ihtiyacım vardı.

Kalenin birinci katındaki koridordan ilerlerken, aralıklı bir kapıdan hıçkırık sesleri kulağıma dolunca durdum ve dikkatlice kapıya yaklaşıp içeri baktım.

Küçük bir kız çocuğu, yatağa uzanmış ağlıyordu.

Kapıyı çaldım ve o irkilerek yerinden fırladı ama onun korkutan kişinin -her kimse- olmadığını görünce rahat bir nefes alıp yatağa geri uzandı.

ATEŞ ORDUSU | DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin